İşte hayatınızın en önemli günü geldi çattı, hayat akıp giderken ve siz ona yetişmeye çalışırken ansızın biri tuttu elinizden…
Şimdi o elle, o yürekle koca bir ömür paylaşmak üzere başladı telaşe.
İşte bu heyecan aslında sizi en çok yoran tarafı bence. Aynı anda
yüzlerce şeyi düşünüp bunu iki saate sığdırma çabası ve kusursuzluk
kaygısı işin keyfini sürmekten de alı koyuyor insanı.
Hâlbuki ne gerek var değil mi, ayrıca yüzde yüz memnuniyeti de tarih
yazmamış ne kır düğünlerinde ne saray kokteyllerinde. Şimdi dünyanın
herhangi bir yerinde bir Türk Konsolosluğunda yoldan bin bir güçlükle
ikna ettiğiniz iki şahitle olmuş bitmişti bile.
Hayat her şey için çok kısa. Harcadığınız zamanın karşılığını ne
kadar aldığınızı düşünüyorsunuz? Zaten çoğu zaman bu işten hiç bir şey
anlamayan gelin ve damatlar olmuyor mu? Bu bana çok acımasızca geliyor
artık.
Davetiyeler aylar öncesinden hazırlanmaya başlanır, babanızın iş
arkadaşının damadı (sadece merhabanız bile olsa) kendisi davet
edilmediği için sizi ilk gördüğü yerde yerli yersiz bozacaktır.
Kimi kiminle oturtsak acaba işin en uzun süren kısmıdır. Tanışanlar
tanışmayanlar, birbiriyle kanka olanlar, sizden habersiz bozuşup aynı
masada oturacaklarını öğrendiklerinde karşılaşmamak için ilk buldukları
yere sorgusuz sualsiz oturup bütün düğünde oturma planı kaosunu
yaşatacak olan arkadaşlar bir çuval inciri en kısa sürede berbat edenler
kısmında başrol oynayacaklardır.
Her şey bir yana, o gece gelinliğinizin altına giymek için ciddi bir
mesai harcayarak aldığınız şahane ayakkabı, son saatlerde dünyanın en
büyük azabı haline gelecektir ve zavallı ayaklarınız 1 hafta içinde
ancak toparlanabilecektir.
Hatta onca yorgunluğa siz de…
Bütün bunları niye bu kadar karamsarlıkla yazdın diyebilirsiniz. Aslında
doğru da söylemiş olabilirsiniz ama neticede siz evlenirken bunları
bilin ama hiç takılmayın diye yazdım. Çünkü gerçekten bütün ayrıntılar
istediğiniz gibi olmuyor. Ya bunlara takılıp en güzel gününüzü berbat
edeceksiniz ya da hepsine gülüp ipek te söylemişti diyip hayatınızın en
güzel gününde kahkahaların peşinden gideceksiniz.
Şair der ki hayatı o mükemmel kahkahanın üstüne süreceksin, yok başka
değecek bir savaş. Bu ara hayat felsefemi oluşturdu bu cümle. Yarını
bilmediğimiz bir döngüde gülümsediğimiz her an yanımıza kar kalmaz mı?
Bizi mutlu gören sevdiklerimiz bundan nasiplenip keyif almazlar mı?
Halledemeyeceğimizi sandığımız her şeyin kapısını küçük bir gülümseme
açmaz mı? İçimizdeki enerji gözlerimizden dışarı aktığında
yapamayacağımız ne olabilir?
Bu niyetlerle de yola çıkıldığında hangi düğün töreni hangi kutlama hangi emek boşa gidebilir? Bence yok böyle bir şey…
Hayatta herkes eninde sonunda hak ettiğini alıyor. Neye niyet
ettiğiniz ve kalp gibi dünyanın en savunmasız silahını nasıl
kullandığınız çok önemli. Bugün kalbiniz hayatınızın en önemli günü için
çarpıyorsa ve kafanızdan yüreğinizden ne geçiyorsa onu yansıtırsınız
anlara.
Ay şimdi bunu içmeyeyim gelinliğime dökülür? Siz içmezsiniz, kız
kardeşiniz döker. Nikah memuru geç kalmaz inşallah, nikah şahidimiz
uçağa yetişemezse mahvoluruz. Bunu düşündüğünüz an mahvolduğunuz andır
işte. Bunlar sadece bir kaç örnek, kendimize ve hayatımıza neler
yapabileceğimizle alakalı çok ciddi meseleler bence. Hele ki özel ve
önemli günlerde bunların yaşanması en korktuğumuz şeylerdir. Sanki
elimizde olmayan sebeplermiş gibi. Halbuki bütün bunları kendimizin ve
düşünce gücümüzün yarattığı da bir gerçek.
Ne düşündüğümüz hiç bu kadar önemli olmamıştı. Evren o kadar cömert
ki bize istediğimizi vermekle yükümlü. Ne istiyorsak onu alıyoruz,
istediklerimizin arasına kuruntular ve sıkıntılar sıkıştıysa evren
onları da beraberinde veriyor insana. Aslında hiçbir matematiksel hata
yok. Hayat akıyor, dünya dönüyor, ismini koyamadığımız kusursuz döngü
bize ve isteklerimize de muhakkak bir yer açıyor.
Önemli olan da bu yeri sahiplenmek. Yani hayata asılmak. Bu
paylaştıklarım secret… Eminim hepiniz duydunuz ya da okudunuz. Ben
mucizelere çok tanık oldum bu sayede.
Ayrıca denemesi de bedava. Para için yaşanan dünyada bütün
güzellikleri avucunuza koymak için sizden hiçbir ücret talep edilmiyor,
sadece isteyin deniyor. Denemekten ne çıkar? Bence bu testten mucizeler
kalıyor size. Cömertlikten de kastım buydu.
Zaten hayatınızın adamını ya da kadınını bulmuş olmak size verilen en
büyük mucize, aklımızı başımıza aldığımız günden itibaren aşkı
kovalamıyor muyuz? Bizi heyecanlandıran kalbimizi çarptıran bir çift
gözün peşinden bir ömür gitmeye niyetlenmiyor muyuz? Kalbimiz ve
beynimiz buna odaklanınca işte onu evrenden istemiş oluyoruz. Evren de
al buyur getirdim diyor.
Size verilenlerle bir ömür geçirmeye hazırsanız ben artık sizi baş
başa bırakayım. Benim de yapacak çok şeyim var, biraz isteklerim olacak
dünyadan. Onları isteyeyim, mesela bu yazıyı okuyup evleneceklere bir
ömür mutluluk da dileyeyim. Bir dahaki sayıya ancak yetişirim
İnsanoğlu işte, hep istiyor… Asıl erdem başkaları için de isteyebilmekte…
İpek Tanrıyar