Translate

30 Mart 2014 Pazar

İste ve Gülümse

İşte hayatınızın en önemli günü geldi çattı, hayat akıp giderken ve siz ona yetişmeye çalışırken ansızın biri tuttu elinizden…
Şimdi o elle, o yürekle koca bir ömür paylaşmak üzere başladı telaşe. İşte bu heyecan aslında sizi en çok yoran tarafı bence. Aynı anda yüzlerce şeyi düşünüp bunu iki saate sığdırma çabası ve kusursuzluk kaygısı işin keyfini sürmekten de alı koyuyor insanı.
Hâlbuki ne gerek var değil mi, ayrıca yüzde yüz memnuniyeti de tarih yazmamış ne kır düğünlerinde ne saray kokteyllerinde. Şimdi dünyanın herhangi bir yerinde bir Türk Konsolosluğunda yoldan bin bir güçlükle ikna ettiğiniz iki şahitle olmuş bitmişti bile.
Hayat her şey için çok kısa. Harcadığınız zamanın karşılığını ne kadar aldığınızı düşünüyorsunuz? Zaten çoğu zaman bu işten hiç bir şey anlamayan gelin ve damatlar olmuyor mu? Bu bana çok acımasızca geliyor artık.
Davetiyeler aylar öncesinden hazırlanmaya başlanır, babanızın iş arkadaşının damadı (sadece merhabanız bile olsa) kendisi davet edilmediği için sizi ilk gördüğü yerde yerli yersiz bozacaktır.
Kimi kiminle oturtsak acaba işin en uzun süren kısmıdır. Tanışanlar tanışmayanlar, birbiriyle kanka olanlar, sizden habersiz bozuşup aynı masada oturacaklarını öğrendiklerinde karşılaşmamak için ilk buldukları yere sorgusuz sualsiz oturup bütün düğünde oturma planı kaosunu yaşatacak olan arkadaşlar bir çuval inciri en kısa sürede berbat edenler kısmında başrol oynayacaklardır.
Her şey bir yana, o gece gelinliğinizin altına giymek için ciddi bir mesai harcayarak aldığınız şahane ayakkabı, son saatlerde dünyanın en büyük azabı haline gelecektir ve zavallı ayaklarınız 1 hafta içinde ancak toparlanabilecektir.
Hatta onca yorgunluğa siz de…
Bütün bunları niye bu kadar karamsarlıkla yazdın diyebilirsiniz. Aslında doğru da söylemiş olabilirsiniz ama neticede siz evlenirken bunları bilin ama hiç takılmayın diye yazdım. Çünkü gerçekten bütün ayrıntılar istediğiniz gibi olmuyor. Ya bunlara takılıp en güzel gününüzü berbat edeceksiniz ya da hepsine gülüp ipek te söylemişti diyip hayatınızın en güzel gününde kahkahaların peşinden gideceksiniz.
Şair der ki hayatı o mükemmel kahkahanın üstüne süreceksin, yok başka değecek bir savaş. Bu ara hayat felsefemi oluşturdu bu cümle. Yarını bilmediğimiz bir döngüde gülümsediğimiz her an yanımıza kar kalmaz mı? Bizi mutlu gören sevdiklerimiz bundan nasiplenip keyif almazlar mı? Halledemeyeceğimizi sandığımız her şeyin kapısını küçük bir gülümseme açmaz mı? İçimizdeki enerji gözlerimizden dışarı aktığında yapamayacağımız ne olabilir?
Bu niyetlerle de yola çıkıldığında hangi düğün töreni hangi kutlama hangi emek boşa gidebilir? Bence yok böyle bir şey…
Hayatta herkes eninde sonunda hak ettiğini alıyor. Neye niyet ettiğiniz ve kalp gibi dünyanın en savunmasız silahını nasıl kullandığınız çok önemli. Bugün kalbiniz hayatınızın en önemli günü için çarpıyorsa ve kafanızdan yüreğinizden ne geçiyorsa onu yansıtırsınız anlara.
Ay şimdi bunu içmeyeyim gelinliğime dökülür? Siz içmezsiniz, kız kardeşiniz döker. Nikah memuru geç kalmaz inşallah, nikah şahidimiz uçağa yetişemezse mahvoluruz. Bunu düşündüğünüz an mahvolduğunuz andır işte. Bunlar sadece bir kaç örnek, kendimize ve hayatımıza neler yapabileceğimizle alakalı çok ciddi meseleler bence. Hele ki özel ve önemli günlerde bunların yaşanması en korktuğumuz şeylerdir. Sanki elimizde olmayan sebeplermiş gibi. Halbuki bütün bunları kendimizin ve düşünce gücümüzün yarattığı da bir gerçek.
Ne düşündüğümüz hiç bu kadar önemli olmamıştı. Evren o kadar cömert ki bize istediğimizi vermekle yükümlü. Ne istiyorsak onu alıyoruz, istediklerimizin arasına kuruntular ve sıkıntılar sıkıştıysa evren onları da beraberinde veriyor insana. Aslında hiçbir matematiksel hata yok. Hayat akıyor, dünya dönüyor, ismini koyamadığımız kusursuz döngü bize ve isteklerimize de muhakkak bir yer açıyor.
Önemli olan da bu yeri sahiplenmek. Yani hayata asılmak. Bu paylaştıklarım secret… Eminim hepiniz duydunuz ya da okudunuz. Ben mucizelere çok tanık oldum bu sayede.
Ayrıca denemesi de bedava. Para için yaşanan dünyada bütün güzellikleri avucunuza koymak için sizden hiçbir ücret talep edilmiyor, sadece isteyin deniyor. Denemekten ne çıkar? Bence bu testten mucizeler kalıyor size. Cömertlikten de kastım buydu.
Zaten hayatınızın adamını ya da kadınını bulmuş olmak size verilen en büyük mucize, aklımızı başımıza aldığımız günden itibaren aşkı kovalamıyor muyuz? Bizi heyecanlandıran kalbimizi çarptıran bir çift gözün peşinden bir ömür gitmeye niyetlenmiyor muyuz? Kalbimiz ve beynimiz buna odaklanınca işte onu evrenden istemiş oluyoruz. Evren de al buyur getirdim diyor.
Size verilenlerle bir ömür geçirmeye hazırsanız ben artık sizi baş başa bırakayım. Benim de yapacak çok şeyim var, biraz isteklerim olacak dünyadan. Onları isteyeyim, mesela bu yazıyı okuyup evleneceklere bir ömür mutluluk da dileyeyim. Bir dahaki sayıya ancak yetişirim 
İnsanoğlu işte, hep istiyor… Asıl erdem başkaları için de isteyebilmekte…

İpek Tanrıyar

9 Mart 2014 Pazar

Huzur arıyorsan...

   *Sükut,insanın en nefis elbisesidir.Rahat ve huzur on kısım ise,dokuzu susmaktır.*Hz.Ömer(r.a)