Translate

2 Nisan 2011 Cumartesi

Kahve bahane, aslolan dostluktur.Dostça kal...

Yaklaşık 600 yıllık acı tatlı uzun bir geçmişi olan kahvenin Habeşistan'da (Etiyopya) başlayan, Yemen, Mekke, Kahire, Şam'dan sonra İstanbul'a, İstanbul'dan da Avrupa ve dünyanın dört bir tarafına yayılan öyküsü yanında; Türk kahvesinin çekirdek durumundan pişirilme ve sunulma aşamasına kadar kullanılan araç ve gereçleri de gerçek bir müze oluşturacak zenginlikte…

Eskiden Türk kahvesi genellikle şekersiz yapılır bunun yerine kahve öncesinde veya sonrasında tatlı bir şey yemek veya içmek geleneği olurmuş. Tatlı olarak şerbet gibi içecekler alındığı gibi reçel, şekerleme veya lokum da yenirmiş. Osmanlı İmparatorluğu'nun etkisindeki Yunanistan, Makedonya, Yugoslavya gibi yerlerde ve Türkiye'de kadınlar tarafından Türk kahvesi genellikle şekerli olarak alınırmış. Bu bakımdan sade, yandan çarklı, orta vb. gibi isimlerle kırkı aşkın kahve pişirme şekli bulunan kahvenin değişik ve güzel bir koku taşıması isteniyorsa fincanların dibine yerleştirilen bir mahfaza içine kokulu maddeden bir parça konulurmuş. En çok da; yasemin, amber, karanfil ve kakule kullanılırmış...

Yerinde ve zamanında içildiği zaman olağanüstü bir keyif verici olarak ün kazanan kahvenin içine atılan bu ekstra hoş kokan bitkiler içinde özellikle kakulenin faydasının ferahlatan kokusu yanında bununla da sınırlı olmadığını nette yaptığım araştırmalardan öğreniyorum…

Bu bitkiyi kahvenin yanı sıra; tıpkı karanfil gibi ferahlatan kokusu ile (Altışar gram yenirse; bir kakula içindeki 3-5 tane yeterlidir) ağız kokusunu yok ettiği ve ağıza hoş tad verdiği için de önerildiğini…

"Önerilen hastalıklar: Safra ve mide salgısını artırıcı etkisi bulunduğu görülmektedir. İştah açıcı özelliği vardır. Baş ağrısına iyi gelir, tükürük akışını hızlandırır.

Sıcak ve yumuşatıcı özelliklere sahip olan Kakule, hazmı kolaylaştırıcı bir özelliktedir. Bulantıya çok faydalıdır. Soğuktan oluşan hastalıklara günde bir dirhem kakule sirkengebinle beraber içilirse hastalık üç günde iyileşir…

ALINTI