Translate

31 Mayıs 2021 Pazartesi

Dağınık olmanın avantajları...

 

Dağınıklık çoğu zaman kişinin kendisini ya da çevresini rahatsız eder diye düşünsek de, aslında araştırmalar dağınıklığın bazı avantajları olduğunu da söylüyor:


1- Yaratıcılık artar

Araştırmalara göre, kişinin derli toplu bir yerde çalışması onun toplumun beklentilerinden etkilenmiş bir ruh halinde olmasına sebep olabileceğinden, yaratıcılığı kısıtlayabiliyor. Aksine, dağınık ve kendine özgü bir ortamda çalışmak, toplumsal normlardan bağımsız bir ortam hissi yarattığı için yaratıcılığı körüklüyor.


2- Yeni şeyler deneme heyecanı artar

Albert Einstein, masasının epey karman çorman olmasıyla da tanınırdı. Ona sorulduğunda, “dağınık bir masa dağınık bir zihnin işaretiyse, o zaman boş bir masa neyin işareti olabilir?” diye cevap vermiş ve dağınık masasını savunmuştu. Araştırmalar da bunu doğruluyor. Zihnin dolu olması, ortalığın da biraz dağılmasına sebep olabilir ancak yeni şeyler deneme, cüret etme heyecanına da sebep oluyor.


Dağınık olmanın dezavantajları

1- Cömertliğiniz azalır

İlginçtir ki, bir araştırmada dağınık bir ortamda olan kişilerin bağış yapma isteğinin azaldığı sonucuna varıldı. Dağınıklık, bir şekilde kişide daha tutumlu olma hali yaratıyor.


2- Kurallar daha fazla rahatsız eder

Kendi dağınık-düzenine alışan kişiler, farklı düzen kurallarına uyulması gereken yerlerde daha fazla sıkılıp bunalabilirler. Örneğin ergenlik çağında odası daha dağınık olan gençler, okulda daha fazla sıkılan ve rahatsız olanlardır. Veya eviniz çok dağınıksa ve buna alıştıysanız, işyerinizdeki düzen zorunluluğu sizi herkesten çok rahatsız edebilir.

3- Sağlıksız tercihler

Aynı araştırmada, dağınık bir ortama alışkın kişilerin sağlığa faydalı seçimler yapma iradesinin de azaldığı ortaya çıkarıldı. Yani dağınıklığa alışırsanız, abur cubur ve hareketsiz yaşama da alışmanız fazla uzun sürmeyebilir.

ALINTI

11 Mayıs 2021 Salı

Dağınık olmak hastalık mıdır?

 

Derli toplu olmak her zaman ideal bir durum gibi gösterilir. Toplumsal olarak işyerinde veya ortak yaşam alanı paylaştığınız yerlerde çok fazla dağılmamanız, arkanızı toplamanız beklenir. Aynı şekilde evini her an misafir gelebilecekmiş gibi temiz tutmaya çalışan anneannelerimizi hatırladığımızda, evde derli toplu olmanın bile sosyal bir kaygıyla ilişkilendiği ortada. Toplumun yargılayıcı bakışlarının uzağında, kendi alanınızda tercih ettiğiniz düzen ise tamamen sizinle alakalı. Kimileri dağınık bir masada kendi içerisinde bir düzen oluşturarak rahat edebilir, kimileri de her şey tam olarak yerli yerinde olduğunda odaklanabilir. Aslında bu davranışların hepsi, tamamen normal. Ancak bazı durumlarda dağınıklık ya da aşırı toplu olma davranışları kişilik özellikleri ya da psikolojik durum hakkında bazı fikirler verebiliyor.


Dağınıklık ve akıl sağlığı

Dağınık bir odanızın olması birçok faktörün sonucu olabilir. Belki çok meşgulsünüzdür ve odanızı temizleyip organize etmek için çok az vaktiniz vardır. Fazla eşyanız olduğu için de dağınık olabilirsiniz, etrafta sürekli koşturan çocuklarınız olduğu için de. Ancak bütün bu sebeplerden bağımsız olarak, odanızın derli toplu olma durumu psikiyatrik durumunuzla bağlantılı olabilir. Örneğin Obsesif Kompulsif Bozukluk teşhisi konulmuş kişilerin her şeyi derli toplu tutmak için haddinden fazla çaba harcadığı, bu çabanın günlük hayatını olumsuz etkilediği ve dağınık ortamlarda kaygılı hissettiği görülür. Aynı şekilde, eşyaları biriktirmeye karşı takıntı geliştirmiş birinin evi de aşırı eşya yığılmasından dolayı sürekli dağınık olması normaldir.


Dağınık olmak normal midir?

Eğer temizlik yapmak ve ortalığı toplamak sizin için sadece öncelikli bir iş değilse, evinizin tertipli ve düzenli olmaması sizi rahatsız etmiyorsa; dağınıklığınız sadece karakter özellikleriniz ve kişisel tercihlerinizden kaynaklanıyor demektir. Eğer dağınıklık sizi rahatsız ediyor ancak siz bir türlü dağınıklığı toplamaya başlayamıyorsanız, bu da oldukça normal bir durumdur. Bazen tertipli olmaya çalışmak fazla yorucu gelir ve dağınıklığı sıraya koyup toplamaya başlamak her şeyden zor gelir. Bunun çözümü basittir, kısa adımlarla etkili bir öncelik sırası yaparak dağınıklık ortadan kaldırıldığında, ortada herhangi bir sorun kalmayacaktır. Ancak normalde gayet tertipli olan biri aniden dağınık olmaya başladıysa, bu durum depresyon işareti olarak değerlendirilebilir. Çünkü depresyon kişiyi etkisi altına aldığında, kişi kendinde etrafı derleyip toplamak ya da günlük rutin temizliğini yapmak için gerekli olan enerjiyi bulmakta zorlanır. Eğer aniden eskisinden daha dağınık olduğunuzu fark eder, durumu düzeltmek istemenize rağmen bir türlü enerjinizi toplayamadığınızı hissediyorsanız, bunu bir depresyon işareti olarak düşünüp uzman bir psikoloğa danışabilirsiniz.

Alinti...

3 Mayıs 2021 Pazartesi

Dr. Erkan Sarıyıldız: Hastalıklar frekans ayarlarının bozulmasından kaynaklanır.

 

İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Erkan Sarıyıldız, insan bedeninin frekanslardan oluştuğunu belirterek, olumsuz duygu ve düşüncelerin organların titreşimini bozduğunu iddia ediyor. Sarıyıldız, frekans ayarlarıyla oynayarak hastalıkların iyileştirilebileceğini belirtiyor.

Biyofizikçi Alman doktor Fritz Albert Popp, bütün canlı hücrelerin ışık saçtığı ve ışığın kaynağının DNA olduğuna dair bir makale yayınlamıştı. Makaleye göre DNA birden çok frekans yayınlıyordu. Dr. Raymond Rife ise belli frekansları kullanarak virüs ve bakterilerin yok edilebildiğini bulmuştu. Nikola Tesla insan vücudunun yaydığı frekansları, dış frekanslardan yalıtabildiğimizde hastalıklara karşı büyük bir direnç geliştireceğimizi savunuyordu. İsveçli radyolog Bjorn Nordenstrom, bir tümörün içine bir elektrot yerleştirip doğru akım verildiğinde tümörün eridiğini test etmişti. Dr. Robert O. Becker ise “The Body Electric” adlı kitabında insan vücudunun elektriksel frekanslarını ortaya koydu. Araştırmalar her canlının bir frekansa sahip olduğunu ve dahası hepimizin çevremizdeki frekanslardan etkilendiğini gösteriyor. Amerikalı doktor Bruce Tainio insanların ve gıdaların biyofrekanslarını ölçmüştü. Buna göre sağlıklı bir insan vücudunun 62-68 MHz’lik bir frekans aralığı var. Hastalık ve rahatsızlıklar 58 MHz’de baş gösteriyor. 

Dua insan frekansını 15 MHz yükseltiyor

Araştırmalarda olumsuz ve olumlu düşüncelerin vücut frekanslarımız üzerindeki etkisi de incelendi. Olumsuz düşüncelerin insan frekansını 12 MHz kadar düşürdüğü, olumlu düşüncelerin frekansı 10 MHz kadar yükselttiği tespit edildi. Dua da frekansı 15 MHz kadar yükseltiyor. Esans yağlar da kişinin frekansını yükseltmede önemli bir rol oynuyor. Gül yağı ve günlük gibi yüksek frekanslı esanslar ruhsal dengeyi sağlayabiliyor.

Ancak iç ve dış etkenler zaman içerisinde frekans ayarlarımızı bozarak hücresel yıkıma sebebiyet veriyor. Neyse ki frekans ayarlarımızı düzeltmek artık mümkün. Konuyla ilgili kullanılan son teknolojiyi, hastalık frekanslarını, duygu ve düşüncelerin titreşimimizi nasıl bozabildiğini konuşmak üzere İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Erkan Sarıyıldız ile bir araya geldik. 

16-01/05/20160104_152033-1.jpgDr. Erkan Sarıyıldız

Hastalıklar duygu ve düşüncelerde başlar

Son kitabınız “Anormal Kitap” dahil hemen tüm kitaplarınızda hastalıklara en temelinde duygu ve düşüncelerimizin yol açtığını söylüyorsunuz. Hangi duygu ve düşünceler hangi hastalığı tetikliyor?

Kurban hissetme, sevilmeye layık olmadığını düşünme ve değersiz hissetme gibi duygu ve düşünceler uzun süre aşılamadığında bedenselleşerek hastalık haline geliyor. Örneğin kendini ifade etme sorunu yaşayan, kendini yeterince dışa vuramayan insanlarda tiroid hastalıkları sık görülür. Hayata dair olumsuz kodları çok olan insanlarda migren görülür. Sevildiğine inanmayanlarda, sevilmeye layık olmadığını düşünenlerde, sevgi açlığı olanlarda kalp hastalıkları yaygındır. Hayatta kendini kurban rolünde hisseden, hayatından hoşnutsuz olanlarda mide ve barsak sorunları görülür, öfkesini içine atanlarda hassas barsak sendromu, geleceğe ait güvensiz hisseden ve ilerleme korkusu duyanlarda hareket sistemi hastalıkları olur. Yani bel, bacak, diz ve kalça ağrıları yaşar. Toksik duygular, acı veren duygular böbrek sorunlarına yol açar. Mesela iyi insanlar çabuk ölür diyoruz ya, bunun nedeni iyi insanların kendilerini yeteri kadar ifade edememeleridir.

16-01/05/6.jpg

İyiler erken ölür, çünkü…

Bu nasıl ölüme yol açar?

Kime iyi dersiniz, gerektiğinde yanınızda olan, yardım eden yani veren insana iyi dersiniz. Vere vere kendine kalmayan insana… Bu insanlarda sonunda enerji bedeninde çatlaklar oluşur ve kalp hastalıklarından erken yaşta ölürler.

Ama fedakarlık inancımıza göre güzel bir şey…

Elbette öyle ama eğer karşılık beklemiyorsanız. Eğer "sevilmeye layık değilim" duygusundan dolayı, sevilmek için, iyi insan desinler diye verici bir insan haline geldiyseniz o zaman hep kaybeden olursunuz. Verdiğinizi geri alamazsınız. Ama karşılıksız verirseniz daha da yücelirsiniz. 

Tekrar düşüncelere gelecek olursak, düşünceler sağlığımızı nasıl etkileyebiliyor? Bilimsel bir tarafı var mı bu iddianın?

Bilimsel olarak ispatlanmıştır ki maddenin yüzde 99.9’u boşluktur, kuantum alanıdır. Biz de aslında boşluktan oluşuyoruz. Geri kalan 0,1’lik partikül alanı. Yani biz aslında titreşim enerjisiyiz. Düşünceler ise, enerjinin en ince titreşimi olduğu için enerji bedenimizin dış bölgelerindedir. Bu nedenle olumsuz düşünceler devam ettikçe en dış katmandaki enerji akış bozukluğu her seferinde bir kat alta geçer. Bunu elmanın üzerindeki çürük gibi düşünebilirsiniz. Zamanla elmanın içine doğru yayılır. Sadece duygu ve düşünceler değil, dış faktörler, kimyasallar, katkı maddeleri, teknoloji ve gıdalar da bedenimizin yaydığı titreşimleri bozabiliyor. Her organ, her doku aslında sağlıklı olduğunda belli bir frekansta titreşiyor. Bu titreşimlerin bozulması sonucu hastalıklar oluşuyor. Bu titreşimleri olması gereken standart frekansına getirdiğimizde iyileşme süreci başlıyor.

İlk NASA’da geliştirildi

Vücudumuzdaki bu bozulmuş titreşim alanlarını saptayarak olması gereken frekansa getiren bir teknoloji var. Siz de onu kullanıyorsunuz. Nedir bu anlatır mısınız?

Scıo diye bir frekans cihazı. Bedene 12 bin ayrı frekans göndererek geri dönen tepkilere göre hastalıkları, genetik yatkınlıkları, alerjileri, asit-baz dengesini, hormonal bozuklukları ve hastanın ruh halini analiz ediyor. Bu cihazın ilk prototipi NASA’da geliştirilmiş. Uzayda hastalanırlarsa diye astronotların kullanması için. Şimdi çok geliştirilmiş. Tüm dünyada kullanılıyor ancak ilaç tröstlerinin baskısından dolayı genele yayılamıyor maalesef. Sadece Güney Amerika ve Avustralya’da genel sağlık sistemi kapsamına alınmış durumda. 

16-01/05/1-1451995725.jpg

Peki bir tıp doktoru olarak birçok insan için inanılmaz gibi görünen bu yaklaşım tarzına nasıl ulaştınız?

Klasik Batı tıbbını reddetmiyorum ben. Zaten 20 yıldır Acıbadem Hastanesi’nde dahiliye uzmanı olarak çalışıyorum. Ama Batı tıbbının yeterli olmadığını da her zaman hissettim. Bu frekans teknolojisiyle Batı tıbbını birlikte kullanmak çok faydalı oluyor. Birbirlerinin boşluğunu kapatıyorlar. 

Batı tıbbı bataklığı kurutmuyor

Batı tıbbının boşluğu nerede?

Biz Batı tıbbı yöntemleriyle sadece semptomları gidermeye yönelik çalışıyoruz. Kaynağa ulaşmıyoruz. Sadece sinekleri öldürüyoruz, bataklığı kurutmuyoruz. Tıbbi tedavilerin çoğu, sorunu yokmuş gibi görmeye çalışarak sağlıklı hissettirmeye çalışmaktan ibaret. Tansiyon, kolesterol, şeker hastalığı tedavisi… Hepsi bozulmuş değerleri ilaç aldığı sürece normale getirmekten ibaret. Sadece semptomları bastırıyoruz. Titreşimi bozulmuş alanları bularak uygun frekansa getirmek ise, bataklığı kurutmaktır. Hastalığın sebebini ortadan kaldırmaktır. Mesela placebo etkisi denen bir şey var biliyorsunuz. Hastaya yediği şeker zehirli olduğu söylendiğinde, zehirli olmasa bile hastalık belirtileri göstermeye başlıyor. Hastaya çok güçlü bir ilaç olduğu söylenen şeker hapları ise, ilaç içermedikleri halde mucizevi bir şekilde iyileşmeyi sağlıyor. Buna placebo etkisi diyor geçiyoruz. Peki nedir burada iyileşmeyi sağlayan? Duygu, inanç ve düşünceler ile titreşimlerin düzeltilmesinden başka bir şey değildir aslında. 

Çin Olimpiyat takımı frekansla hazırlanıyor

Peki bu Scıo her hastalıkta kullanılabiliyor mu?

Evet akla gelebilecek her hastalıkta kullanılabiliyor. Hatta otizmde bile belli bir dereceye kadar düzelme sağlıyor. Hasta işlerini kendi görebilir hale geliyor. Çin Olimpiyat takımı da bu teknolojiyi kullanıyor. Sporcunun istenen düzeyde kas kitle gelişimi ve kondüsyonu frekanslarla sağlanabiliyor. 

Kendinizde denediniz mi?

Tansiyon ve şeker başlangıcım vardı. Artık yok. Hatta bir seferinde gripte bile denedim. 15 dakika için de gripten eser kalmadı. 

Müzik piyasası kaos yayıyor

Frekans denince akla ilk olarak müzik geliyor. Belli bir tür müzik dinlemek de şifalandırıcı olabilir mi?

Şu an dünyadaki müzik piyasasının standart akordu 440 hertze ayarlı. Bu titreşim kaos, kavga ve huzursuzluk titreşimidir. Yani dinlediklerimizin çoğu bize zarar veriyor. Oysa 528 hertz frekans sevgi frekansıdır ve bedene, ruha iyi gelir.

Hangi hastalıklar hangi duygulardan kaynaklanır?

Karın ağrısı: Korku, başlamış bir olayı, süreci durdurmak

Bağımlılılar: Kendinden kaçmak, kendini sevememek

Anemi: Haz yoksunluğu, yaşam korkusu

Anksiyete: Hayatın akışına güvenmeme

Astım: Bastırılmış gözyaşı, korku

İdrar sorunları: Endişe, eskiye saplanma

Yüksek tansiyon: Uzun süre çözülemeyen duygusal sorunlar

Kanser: Derin acı, kırgınlık, nefreti içine gömmek

Kronik hastalıklar: Değişimi reddetmek

Kabızlık: Cimrilik ve eski düşüncelere tutunmak

Diyabet: Geçmişten pişmanlık

Obezite: Korunma isteği

Gastrit: Kararsızlık

Guatr: Kurban olma hissi, doyumsuzluk

Kalp hastalıkları: Stres, sorluklar, duygusal sorunlar

Boğaz sorunları: Kendini ifade edememek.

 

 

Kaynak.Karar.com

11 Nisan 2021 Pazar

Daha Okurken Kafanız’ın Dağınıklığı Gidecek Mutlaka Okuyun!

 

Dağınıklığın Enerjiye Etkisi


Daha Okurken Kafanız’ın Dağınıklığı Gidecek Mutlaka Okuyun!
Enerji durağanlaştığında dağınıklık yığılır, dağınıklık büyüdükçe de enerji durağanlaşır.

▫️Dağınıklık Tıkalı enerjidir.
Dağınıklığın karşılığı olan “Clutter” sözcüğü, Ortaçağ İngilizcesindeki donma, pıhtılaşma anlamındaki “clotter” kelimesinden gelmektedir. Arttıkça sizi içine alması, yolunuzu tıkaması da aynı şeye işaret eder.
Dağınıklık arttığı oranda mekana düşük seviyeli enerjiler de çekilmiş olur.
Benzer benzeri çeker, prensibi burada da geçerlidir.
Bunu her insan bilir; Sokakta yürürken birinin bir kenara bir izmarit veya boş bir sigara paketi attığını görürsünüz. Ertesi gün aynı yerden geçerken bir de bakarsınız, izmaritin/paketin yanında daha başka atıklar da birikmiş. Çok geçmeden burada bir çöp tepesi oluşur. Dağınıklık evlerde de aynı şekilde çoğalır. Başta az bir şeyle başlar, derken büyüdükçe büyür, çevresindeki durağan enerji de ona bağlı olarak çoğalır ve yaşamınız üzerindeki durağanlaştırıcı etkisini hissettirir.
İnsan yaşamında yeni bir sayfa açmak istediği zamanlarda, ya da sıkıntı bastığında kendini, evindeki veya odasındaki dağınıklığı toparlarken ya da bazı eşyaların yerlerini değiştirirken bulabilir.
Fakat insanların büyük çoğunluğu dağınıklıklarıyla yaşamaya alışabilmektedirler. Tıkalı enerji son derece yapışkandır ve gerçekten silkelenip bir şeyler yapmak için esaslı bir çaba gerekir.

▫️DAĞINIKLIK NEDİR?
Oxford sözlüğünde “düzensizce birikmiş nesne kalabalığı” olarak tanımlanan dağınıklık, dört sınıfta ele alınıyor:
* Kullanmadığınız ya da sevmediğiniz nesneler
* Dağınık ya da düzensiz eşya
* Çok küçük bir alanda çok fazla eşya
* Tamamlanmadan yarım bırakılmış her şey

▫️KULLANMADIĞINIZ YADA SEVMEDİĞİNİZ NESNELER
İnsan sahip olduğu her şeye görünmeyen kılcal enerji damarlarıyla bağlanır. O eşyaya verilen değer, yüklenen anlam, onun hakkındaki düşünce ve duygular eşya ile insan arasında bir alışveriş meydana getirir. Pozitif anlamda kullanılan, yararlı olan, bir fonksiyon gören veya sevilen nesneler olumlu enerjinin yayılmasında yararlı olabilir. Bunun tersine evdeki kullanılmayan, bozuk, sevilmeyen, kurtulunmak isteyip de atılmayan, başkasına ait olan, bir kenarda unutulan her şey, enerjinin durağanlaşmasına yol açar.
Sizin için bir anlam ifade etmeyen, önemi olmayan, kullanılmayan şeylerden kurtulunduğunda insan kendini bedensel, zihinsel ve ruhsal olarak da hafiflemiş hissedecektir.

▫️DAĞINIK YA DA DÜZENSİZ EŞYA
Sadece sevilen ve kullanılan eşyaları evde tuttuğumuzu varsayalım, eğer bu eşyalar dağınık duruyorlarsa, mekan dağınık sıfatını korur, aradığımızı bulmamız zorlaşır.
Neyin nerede olduğunu bildiğinizde yaşam kolaylaşır.
Örneğin hepimiz evimizde yatağımızın nerede olduğunu biliriz. İnsanın yatağıyla arasındaki enerji bağı dolaysız ve açıktır. Bir de ev anahtarınızı veya şemsiyenizi veya başka bir şeyi düşünelim. Yeri genellikle tam olarak biliyor muyuz, yoksa zihinsel olarak ortalığı ayağa kaldırdığımız oluyor mu? Ya yanıtlamamız gereken mektup, ya da zarfa koyup atılmayı bekleyen bir mektup? Bazen haftalar sonra gazetelerin arasından elimize geçebilir.
Neyin nerede olduğunu bilmekten kaynaklanan huzur ve açıklık, bu durumlarda stres ve karmaşaya dönüşür.
Cüzdanımız veya çantamız o an için önemli gelen ama birkaç gün sonra işlevini yitiren telefon, adres ve not kağıtlarıyla, gerekli gereksiz broşürlerle dolup taşıverir.
Ya ani bir itilimle otomatik olarak alınan veya toplanan şeyler…
Eve getirir, “Şimdilik şuraya koyayım da sonra kaldırırım.” deriz. Ancak koyduğumuz yerde kalır. Kimi zaman aylarca kimi zaman yıllarca kalabilirler. Akla geldikçe veya gördükçe zihnimizin bir köşesinde belli belirsiz bir bıkkınlık yaratırlar.
Burada önerilen elbette abartılı bir titizlik veya düzenlilik hastalığı değildir.

▫️KÜÇÜK BİR ALANDA ÇOK FAZLA EŞYA
Kimi zaman sorun yerden kaynaklanabilir. Aile büyür veya eşyalar çoğalır ama mekan aynı kalır. Dağınıklık zamanla evde nefes almakta güçlük yaratan bir hal alabilir. Çözüm büyük bir yere taşınmak ya da evde ciddi bir ayıklama yapmaktır.

▫️TAMAMLANMADAN BIRAKILMIŞ ŞEYLER
Dağınıklığın bu türünü görmek daha zor, bilmezden gelmek daha kolaydır. Ancak sonuçları birçok alana yayılır. Tamamlanmadan bırakılmış her şey fiziksel, zihinsel, duygusal ve ruhsal alanda dağınıklık ve tıkanıklık yaratır.
Evinizdeki veya çekmecenizdeki ele alınmamış şeyler, yaşamınızda ele almadan bıraktığımız şeyleri yansıtır ve sürekli olarak enerjimizi çeker. Kırık çekmecenin tamiri, bozuk bir saatin veya aracın onarımı, damlayan musluğun contasının değiştirilmesi gibi ufak tefek tamiratlar bile mekanın enerji akışında önemli roller görür. Ve mantal alanda da ümit ve uyanıklık hallerine ulaşmada yararlı olabilir.
Dikilecek düğmeler, aranması gereken telefonlar, koparılması gereken ilişkiler ve diğer her tür belirsizlik, dönüp yüzleşmediğimiz sürece ilerlememize engel olur. Eğer istenirse insandaki tevil ve savunma mekanizmaları bunları gayet güzel bastırıp kamufle edebilir, ama bunu yapmak için daima enerji tüketir. Bitmeyen her iş yaşam enerjimizden çalar, adeta bir enerji vampiri gibi bizi sömürür.

▫️DAĞINIKLIK BİZİ NASIL ETKİLER?
Çoğu insan dağınıklıktan nasıl etkilendiğini bilmez. Dağınıklığıyla yaşamaktan memnunluk bile duyabilir. Dağınıklığın etkisi ancak ondan kurtulunduğunda duyulacak rahatlama ve huzur ile anlaşılabilir.

▫️DAĞINIKLIK KENDİNİZİ YORGUN VE UYUŞUK HİSSETMENİZE NEDEN OLUR
Çoğu dağınık insan ortalığı toparlamaya hali olmadığını söyler. Kendilerini sürekli yorgun hissederler. Oysa yorgunluğun nedeni dağınıklığın çevresindeki durağanlaşmış enerjidir.

▫️DAĞINIKLIK SİZİ GEÇMİŞE BAĞLI KILAR
Bütün boş alanlarımız dağınıklıkla dolarsa yaşamımıza girecek hiçbir yeniliğe yer kalmaz. Düşüncelerimiz geçmişe takılıp kalır. Bakışlar ileriye bakmaktan çok geriye çevrilir. Sorunlarla yüzleşip daha iyi bir gelecek yaratmak yerine, geçmişi suçlarız.

▫️DAĞINIKLIK BEDENDE DE TIKANIKLIKLARA YOL AÇAR
Dağınıklık aşırı bir hale geldiğinde evinizin enerjisi tıkanır. Aynı şey bedenimiz için de geçerlidir. Dağınık kişilerde kabızlık ve hazım bozuklukları, ciltte donukluk ve bozulmalar gibi rahatsızlıklara daha sık rastlanır.

▫️DAĞINIKLIK KİLONUZU ETKİLER
Yapılan gözlemler, aşırı kilolu insanların genellikle dağınık insanlar olduğunu ortaya çıkarmıştır. Bir bayanın dediği gibi;
“Evinizi ıvır zıvırdan arındırdığınızda bedeninizi abur cuburla doldurmak da size artık doğru gelmiyor.”

▫️DAĞINIKLIK ERTELEMEYE YOL AÇAR
Dağınıklık içinde yüzüyorsanız, işlerinizi yarına erteleme eğiliminiz olabilir. Dağınıklık enerjinin hareket yeteneğini azaltarak herhangi bir şeye girişmenizi zorlaştırır.

▫️DAĞINIKLIK UYUMSUZLUĞA YOL AÇAR
Dağınıklık aileler, ev ve iş arkadaşları arasındaki tartışmaların nedenlerinden biri olabilir. Eğer siz gırtlağınıza kadar dağınıklığa gömülmüş olarak yaşıyor ya da çalışıyorsanız ama çevrenizdekiler sizin gibi değilse onların yaşama biçimi sizi engellemez ama sizinki onları kuşkusuz engeller.

▫️DAĞINIKLIK YILGINLIK YARATIR
Dağınıklık enerjinizi aşağı çekerek kendinizi yılgın, depresif hissetmenize neden olur.
Depresyon türlerinin çoğu Yüksek Benliğinizin sizi, başka bir şey yapmanızın zamanı gelmiş olduğu için yapageldiğiniz şeye devam etmekten alıkoymasından kaynaklanır.

▫️DAĞINIKLIK BAGAJ FAZLASI YARATIR
Eviniz aşırı dağınıksa, büyük olasılıkla yolculuğa çıkarken de yanınıza çok eşya alıyorsunuzdur. Dağınıklık bağımlıları “GEREKİRSE” diye peşlerinden sürükledikleri eşya için fazla bagaj ücreti ödemek durumunda kalırlar. Tatilden dönüldüğünde valizlerden bir yığın hiç giyilmemiş temiz ama buruşuk kıyafetler çıkar.
İnsan duygusal ve zihinsel açıdan da fazla bagaj taşımaya eğilimlidir.

▫️DAĞINIKLIK FAZLADAN TEMİZLİĞE NEDEN OLUR
Dağınık bir alanı temizlemek iki kat daha fazla zaman alır. Ne kadar dağınıksanız o kadar çok toz ve kir birikir, enerji o kadar durağanlaşır, temizlik yapmak isteği de azalır.
Yaşadığımız evin odalarını tek tek dolaşıp dağınıklık yaratan gereksiz ve kullanılmayan giyecek ve eşyaları gözlemleyip bunların evimizdeki fazlalık ve dağınıklıktaki payını ve işgal ettikleri alanı yüzdeye vurduğunuzda ortaya çıkan sonuç şaşırtıcı olacaktır.
Uzmanlar ortalama büyüklükteki bir evin odalara göre dağılımını şu şekilde yapmaktadırlar:
* Koridorlar yüzde 5
* Oturma odası yüzde 10 – 15
* Mutfak yüzde 30 – 40
* Yatak odası yüzde 40
* Banyo yüzde 15 – 20
* Kiler, depo, tavan arası, bodrum, kömürlük vs. yüzte 100 -200
Toplam : 220 – 250 Oda başına düşen ortalama dağınıklık yüzde 35 – 45 arasıdır.
Evinize ödediğiniz kira, elektrik, ısınma vs. masrafların neredeyse yarıya yakını boşuna hammallığı yapılan şeylere ödenmektedir. Bu alanları pozitif yönde sağlıklı işlerde kullanmak varken olumsuz enerjilerin çoğalmasında kullanmaktayız.

▫️İNSAN NEDEN DAĞINIK YAŞAR?
Dağınıklığın altında görünenden çok daha derin nedenler yatmaktadır.
Çok meşgulüm, vaktim yok, benim için önemli değil, herkes kendi eşyasını toplasa ortalık dağılmaz? vs. gibi açıklamalar birer bahaneden öteye gitmez.

▫️Lazım Olur Diye Saklamak
İnsanların başlıca biriktirme nedenleri budur. “Nasıl atayım ki” diye yakınırlar, “günü gelir lazım olur”. Bu noktada gerçekten ihtiyacımız olan şeylerle, olmayan şeyleri tüm bağımlılıklarımızı bir kenara atarak ayırdetmek gerekir.
Lazım olur diye eşya saklamak geleceğe güvensizlik işaretidir. Unutmayalım ki düşüncelerimizle kendi geleceğimizi biz yaratırız.
Uzmanların konu ile ilgili rastladıkları gerçek vakalardan birkaç örnek:
* Balık sevmeyen bir adamın tavan arasında on beş yıl boyunca saklanmış beş akvaryum.
* Yirmi yıl boyunca bahçede biriktirilmiş boş şişeler, yağ kapları, kavanozlar, yumurta kutuları.
* Geçmiş yıllara ait onlarca telefon rehberi.
Evimizi bu gözle araştıracak olursak bu listeye ilave edeceğimiz pek çok şey olacaktır.

▫️KİMLİK
Sahip olduklarımıza sıkı sıkı tutunmamızın başka bir nedeni de kimliğimizin onlara bağlı olduğunu hissetmemizdir. Eşkoşmalar da diyebileceğimiz eşyayla olan aşırı bağlar insanın kendi hakkındaki yüzeysel fikrini ve imajını koruma çabalarından biridir. Bazı şeylerle öylesine özdeşleşmişizdir ki, onu attığımızda kendimizden bir parçayı koparırcasına bir hal yaşarız.
Çevremizdeki dağınıklığın görünmeyen nedeni, içinde bulunduğumuz duygusal ve zihinsel dağınıklıktır.

▫️DAHA ÇOĞUN DAHA İYİ OLDUĞU İNANCI
Bugün hepimizin evlerinde eksiksiz mutfak setlerimiz var. (Gazeteler bile veriyor) Küçük şeyleri doğramak için küçük bıçaklar, büyük şeyleri doğramak için büyük bıçaklar, sivri uçlu, küt uçlu, hafif, ağır, et bıçağı, balık bıçağı, sebze bıçağı, meyve bıçağı vs. Bu setlere sahip olmamıza rağmen ev hanımlarının çoğu tüm bu işleri bir bıçakla hallederler.
Beynimiz tam tekmil bir bıçak setine ihtiyacımız olduğuna reklam devleri tarafından yıkanmıştır.
Daha çoğun daha iyi olduğu düşüncesi, mallarını satmak isteyen üreticilerin kafamıza nakşettiği bir yalandır.

▫️EVİNİZDEKİ DAĞINIKLIK ALANLARI:
Ana Giriş Kapısı
Evinizin kapısının dış tarafı dünyaya bakışınızı, iç tarafı da kendi yaşamınıza bakışınızı temsil eder. Tıpkı insanlar gibi enerji de bu kapıdan içeri girer çıkar. Giriş kısmındaki darlık ve dağınıklık evinize taze enerjilerin giriş çıkışını engeller. Burası temiz ve düzenli durması gereken en önemli alandır. Askıda duran ve kullanılmayan paltolar vs., yerlerde duran ayakkabı, çizmeler vs., gereksiz kuru veya plastik çiçekler, şemsiyeler, bozuk paralar, fişler, telefon, elektirik faturaları, broşürler, eski gazete dergiler vs.

▫️Kapıların Arkası
Kanca ya da kapı tokmaklarına asılı şeyler (giysiler, gecelikler, havlular, çantalar) olduğu kadar bütünüyle açılmasını engelleyecek mobilya, eşya, sepet vs. şeyleri de kapsar. Kapılarınız ardına kadar açılmazsa evinizde enerji serbestçe dolaşamaz, giriştiğiniz her iş için daha fazla çaba harcamanız gerekir.

▫️Koridor ve Holler
Buralardaki dağınıklık yaşam taşıyıcı enerjinin evin içinde akışına engel olmaktadır.

▫️Mutfak
Mutfak dolaplarınızın içinde neler gizleniyor? Ya bitmeden alınan yiyecekler…
Bütün dolaplarınızda esaslı bir ayıklama ve temizliğe girişin. Derin dondurucunuzla buzdolabınızı da unatmayın.

▫️Yatak Odaları
Yatak odaları genellikle evde yer bulamadığımız şeyleri koyduğumuz bir odadır. Yatak odalarındaki dağınıklık çocuklar ve yetişkinler için de olmaması gereken bir şeydir.
Yatak odası evdeki en önemli odadır. Çünkü nerede ve nasıl uyuduğunuz yaşamınızı büyük ölçüde etkiler. Yaşamınızın üçte birini yatak odasında geçirirsiniz. Bu nedenle yatak odasının düzenli ve sade olması çok önemlidir.
Yatak altlarına itilen ıvır zıvırlar uyku kalitesine bile önemli etkide bulunmaktadır.
Örneğin tuvalet masalarının üstleri de kullanılmayan pek çok boş parfüm vs. şişeriyle doludur. Enerjinin yumuşak ve uyumlu dolaşımı için yatak odalarındaki yüzeylerin olabildiğince temiz ve boş tutulması önerilmektedir.

▫️Dolap Tepeleri
Dolap tepelerine saklanan ve tıkılan şeyler… Evinizde göz hizasından yukarılara yığılmış dağınıklık genellikle bunaltıcı bir etki yaratır, hatta baş ağrısı bile yapabilir.
Dolap İçleri
Çoğu insan sahip olduğu giysilerinin yüzde 20’sini giyer. Bundan kuşkusu olanlar bir ay boyunca bir test yapabilirler. Bu oran sadece giysiler değil, sahip olduğunuz çoğu şey ve yaşamdaki çoğu etkinliğe de uyarlanabilir.

▫️ZİHİNSEL DAĞINIKLIĞI GİDERMEK
Tasalanmaya Son Verin
Endişe sallanan ata benzetilir. Ne kadar hızlı hareket ederse etsin hiçbir yere gitmez. Endişe bütünüyle bir zaman israfıdır. Zihinde öylesine bir dağınıklık yaratır ki, hiçbir şeyi açıklıkla düşünemez olursunuz.
Endişelenmeyi bırakmayı öğrenmenin yolu, her şeyden önce dikkatinizi odakladığınız şeye güç kazandırdığınızı kavramaktan geçer. Bu nedenle bir konuda ne kadar endişe düşünceleri üretirsek, o şeyin ters gitme olasılığını da yükseltmiş oluruz.
“Korktuğum başıma geldi”
“Sakınılan göze çöp batar”
gibi sözler de bu mesajı insanlara vermek için söylenmiştir.
Endişe öyle derinlere işleyen bir alışkanlıktır ki, bundan kurtulmak için kendimizi bilinçli olarak eğitmemiz gerekir. Kendimizi endişe halinde fark ettiğimiz an durup düşünüp düşünceleri kontrol edip yönünü değiştirme egzersizleri yapmak gerekir. Bu konuda yakınlarımızdan yardım da isteyebiliriz.
Endişe ve tasa yaratan şeylerin listeleri çıkartılıp bunlar tek tek çözümlenebilir.

▫️Eleştirmeye ve Yargılamaya Son Verin
Eleştiri ve yargılama insanda en büyük enerji kayıplarına neden olur. Biraz incelenirse, özellikle başkalarına yönelik eleştirileri ve yargılarımalarımızın altında merkez noktamızın kendi zevk ve alışkanlıklarımız, düşünce kalıplarımız olduğunu anlayabiliriz. Ayrıca kendimizde olup da hoşumuza gitmeyen yönlerimizi değiştirmek yerine bu memnuniyetsizliğimizi başkalarını eleştirerek hafifletmeye çalışırız.
Aslına bakacak olursak hiç kimseyi eleştirip yargılayacak durumda değiliz. Çünki varlıkların gerçek ihtiyaç ve kapasitelerini bilmediğimiz için yapacağımız değerlendirmeler son derece isabetsiz olacaktır.

▫️Dedikoduya Son Vermek
Başkalarının yüzlerine söyleyemediğimiz düşünce ve yargılarımızı, onların olmadığı ortamlarda dile getirmek, bundan da bir zevk duymak da zihnimizde fazlasıyla dağınıklık ve enerji kaybı yaratır. Başkaların yüzüne söyleyemeyeceğimiz hiçbir şeyi onların arkasından da söylememeyi alışkanlık haline getirmeliyiz.

▫️Ağlayıp Sızlanmaya, İsyan Etmeye Bir Son Vermeliyiz
Ağlayıp sızlamak, her şeyi ve herkesi suçlamak, problemlerin kaynağını ve sorumlusunu daima dışımızda aramak da düşüncelerimizide büyük dağınıklık yaratır.

▫️Zihinsel Gevezeliğe Son Vermek
Psikologlar ortalama insanın aklından günde atmış bin düşünce geçtiğini tahmin ediyor. Ve ne yazık ki bu düşüncelerin % 95’i önceki günkü düşüncelerin aynısıdır. Bir önceki günküler ise daha önceki günki düşüncelerle aynıdır. Ve bu şekilde katlanarak sürüp gitmektedir.
Kısacası zihinsel faaliyetimizin büyük çoğunluğu verimsiz, tekrara ve alışkanlıklara dayalı, insanı hiçbir yere götürmeyen zihinsel gevezeliklerden ibarettir.

▫️En son ne zaman farklı ve özgün bir düşünce ürettik?
Bizlere bunlar öğretilmiyor! Genellikle hepimiz belli düşünce kalıplarıyla yaşayıp, zihinlerimizi gündelik yaşamın yüzeysel akımlarıyla doldurmaktayız.
Eğerki gün içerisinde kendimizi tüm düşünce akımlarından uzak tutup çok değil beş on dakika ayırabilirsek, içsel gevezeliği dindirerek, şuurumuzu daha yüksek bir bilgeliğe açık hale getirip, yaşamımızda yol gösterici etkileri ayıklayıp seçebiliriz. Yaratıcılığımızı artırabiliriz.

▫️Bu Gününün İşini Yarına Bırakmamak
“Bu günün işini yarına bırakma” sözünü yaşamımızda hayata geçirmeliyiz.
Örneğin size bir telefon numarası verecek arkadaşınızla konuşuyorsunuz. Numara yanındadır ama ertesi gün arayıp vermeyi önerir veya siz onu daha sonra arayıp öğreneceğinizi söyleyebilirsiniz. O an bitmesi gereken bir iş ertesi güne uzamıştır ve başka aksaklıkları da beraberinde getirecektir. Ertesi gün o numarayı aramanız gerektiğinde arkadaşınızı bulamayabilirsiniz. Ve o numara ile ilgili iş ertesi günlerde unutulur. Zincirleme olarak pek çok problem yaşanabilir.
Ertelenen işin akılda tutulması büyük bir enerji kaybıdır.
Telefon numarasını hemen orada alın, yaşamınızda yapılacak işler listesi bir madde eksilmiş olsun.
Yerine getirilmemiş sözler de büyük bir enerji kaybına ve zihinsel dağınıklığa neden olur.
Bir arkadaşımızla hafta sonu için bir program yaparız, fakat günler geçtiğinde o gün bizim için öncelik sırası daha yüksek olan bir durumla karşılaşabiliriz. En doğrusu meseleyi fazla uzatmadan arkadaşımızı aramaktır. Bir bahane bulmak, yalan söylemek ya da isteksizce buluşmak buluşma gününün öncesi ve sonrası ciddi enerji kayıplarına neden olacaktır.

▫️RUHSAL DAĞINIKLIĞI GİDERME
Fiziksel, duygusal ve zihinsel dağınıklığın varlığın gelişimine en önemli olumsuz etkisi üzerinde durarak konuyu toparlamaya çalışalım. Dağınıklığın yaşamımızdaki farklı görünümlerinin sonucunda varlığımız, yaşam amacının farkındalığını yitirir.
Dünyaya gelirken beraberimizde getirdiğimiz özgün amacımızın yeniden yüzeye çıkıp anlaşılabilmesi için dağınıklıklarımızı temizlemeliyiz.
Hemen hemen tüm ruhsal ve felsefi bilgiler, içinde yaşadığımız çağın gezegenimiz tarihinde insan gelişimi bakımından en önemli zaman olduğu konusunda ortak bir noktada birleşmektedir. Dünyanın büyük bilgi kaynakları eskiden pek az insanın elindeydi. Çağımızda ise bu tam tersi durumdadır. İnsan istediği bilgilere küçük bir çaba ile ulaşabilir.
Bugün bulunduğumuz noktaya ulaşana dek varlığımızın yeryüzü okulunda teptiği sayısız yolları ve verdiği büyük mücadeleleri düşündüğümüzde, içinde bulunduğumuz durumun değerini anlayabiliriz.
İçsel varlığımızın sesini duyabilecek hale geldiğimizde bütün gereksinimlerimiz karşılanır.
Kendimizde, çevremizde ve yaşamımızda daha uyumlu, esnek, huzurlu ve başarılı olmak istiyorsak, basamak basamak dağınıklıklarımızı düzene sokmalıyız. Bunun aslında hareket noktası zihin olmalıdır. Bu nedenle daha fiziksel ve elle tutulur çözümler çağımız insanları tarafından daha fazla ilgi bulabiliyor.
Odamızın dağınıklığı zihnimizin dağınıklığının bir yansımasıdır. Fakat yapay bir şekilde sadece odamızı toplayarak veya bir yardımcı tutup temizleterek zihnimizdeki çöplerden kurtulabilir miyiz?
Hayır.
İçinde bulunduğumuz ikilemlerden, yargılamalardan, şikayetlerden, hoşnutsuzluklardan, güvensizliklerden ve endişelerden kurtulabilir miyiz?
Hayır. Eğer bu kadar kolay olsaydı, şeklen uygulanan pek çok öğreti dünyayı pozitif bir küreye çevirmeye yeterli olurdu.
Şekil değil öz önemlidir.
Elbette başlangıç için fizik boyuttan başlayabiliriz, fakat bunu o seviye ile sınırlı tutmamak gerekir. Fizikten başlayıp mantal seviyeye doğru hareket edebiliriz.
Günlük yaşam dediğimiz, insana sıradan ve anlamsız gibi gelen yaşamlarımızın içinde fark edilip öğrenilmeyi bekleyen sayısız dersler ve deneyimler saklıdır. Yaşamın bu yönlerini görebilmenin yolu ise bakış açımızı değiştirmeden geçmektedir. Aynı şekilde bakıldığında her şey aynı görünür. Bakış açısı değiştiğinde yaşamın muhteşem akışı ve değişkenliği fark edilebilir.


Alıntı.


2 Mart 2021 Salı

"Euzü Bi Kelimatillahit-tammati Min Şerri Ma Halak" Duası.

 

Okunuşu: "Euzü bi kelimatillahit-tammati min şerri ma halak"

Anlamı: "Yarattığı şeylerin şerrinden Allah’ın tam olan kelimelerine sığınırım."

"EUZÜ Bİ KELİMATİLLAHİT-TAMMATİ MİN ŞERRİ MA HALAK" DUASININ FAZİLETİ İLE İLGİLİ HADİSLER

Havle Binti Hakîm radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre, “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinledim”
dedi:

“Kim bir yerde konaklar da sonra “Yarattıklarının şerrinden Alllah’ın mükemmel kelimelerine (âyet, sıfat ve isimleri) sığınırım derse, konakladığı o yerden ayrılıncaya kadar hiçbir şey ona zarar vermez.” (Müslim, Zikir 54, 55. Aynca bk. Tirmizî, Daavât 40.)

 Özellikle yemek ve su icmeden okunmali.