Translate

26 Şubat 2011 Cumartesi

Hissetmeyi öğrenin , hayatın size dokunduğunu göreceksiniz...

Günün Menüsü
Malzemeler:
Bir ölçü ”Günaydın”
İki ölçek ”iyi geceler”
Bir tutam ”Anlayış”
...Normal ölçüde ”Nezaket”
Bir tatlı kaşığı ”Tolerans”

Hazırlanışı:
Malzemeyi iç dünyanızdan alın
Yıkamaya gerek yok tertemizdir.
Gönül teknenizde yavaşça karıştırın
Kokusu her yanınıza sinince
İçine duygu şerbeti ekleyip karıştırın
Karışımı hayat tabağının üzerine yavaşça boşaltın
Üzerini sevgi marmelatı ile süsleyin

23 Şubat 2011 Çarşamba

Yalnız sadaka vermekle kalmayın, merhamet de ediniz...
Istırapları dindiren paradan çok, şefkattir.

Sordum Hayat Nedir? Dediler ki;

Sordum Hayat Nedir? Dediler ki;
> Hayat mutlu yaşamaktır
> Ölüme hazır olmaktır
> Hayat değer vermektir
> Dost kıymetin bilmektir
> Hayat su gibi akmaktır
> Ve denize kavuşmaktır
> Hayat bir limandır
> Kısa bir zamandır
> Hayat yaşamayı bilmektir
> Şehadet ederek ölmektir
> Hayat bir içim sudur
> Yaşama tutkusudur
> Hayat ertelemedir
> Bilinmez neye gebedir
> Hayat bir tutkudur
> Allah'ın lutfudur
> Hayat aşık olmaktır
> Bir yere tutunmaktır
> Hayat hep merak etmektir
> Merakını gidermektir
> Hayat hazırlanmaktır
> Birazcık zorlanmaktır
> Hayat nefes alıp vermektir
> Ölürken günahsız ölmektir
> Hayat bilmediğini bilmektir
> Ve öğrenmeye devam etmektir
> Hayat elinle kalem tutmaktır
> Hakkıyla talebe okutmaktır
> Hayat bir misyon yüklenmektir
> Sabırsızlıkla beklenmektir
> Hayat ölümü bilmektir
> Ölüme gülümsemektir
> Hayat dimdik durmaktır
> Haktan yana olmaktır
> Hayat bir süre yaya yürümektir
> Yaşlanıp ayağını sürümektir
> Hayat herkese selam vermektir
> Tüm insanlara gülümsemektir
> Hayat günahlara dalmaktır
> Sonra dönüp pişman olmaktır
> Hayat yaşarken uyumaktır
> Ancak ölümle uyanmaktır
> Hayat bir gaflete dalmaktır
> Kendinden intikam almaktır
> Hayat candır canandır
> Allah'a kul olmandır
> Hayat yaşamaktır
> Hep canlı olmaktır
> Hayat kısa bir çizgidir
> Ya da yanık bir ezgidir
> Hayat insanları sevmektir
> Güzel yaşamak ve ölmektir
> Hayatın manevi bir yönü vardır
> Hayat ölümle son bulmayacaktır
> Hayat yokuşa tırmanmaktır
> Her şeyi hak edip almaktır
> Hayat bir alış veriştir
> Belki karlı bir iştir
> Hayat belki her şeydir
> Belki de hiçbir şeydir
> Hayat zorlu bir imtihandır
> Ölüm zilin çaldığı andır
> Hayat sorumluluktur
> Sonsuz bir mutluluktur
> Hayat yemek içmektir
> Nefsani bir istektir
> Hayat yaşamaktır
> Yaşamak sanattır
> Hayat bence paradır
> Parasız hayat çok zordur
> Hayat sağlıktır, sevgi, saygıdır
> Yarına duyulan derin kaygıdır
> Hayat hoşgörüdür ve özgürlüktür
> Hayattan ders almamak bir körlüktür
> Hayat kimine göre kafayı çekmektir
> Sarhoş olup demlenip kendinden geçmektir
> Tiryakiye sorarsan derin bir nefes almaktır
> Çıkan acı dumanda keyifle boğulmaktır
> Hayat yerle gök arasında sıkışıp kalmaktır
> Geçmişten ders alıp, geleceğe uzanmaktır
> Hayat her gün dikleşen merdiveni çıkmaktır
> Her gün doğan yeni güne umutla bakmaktır
> Hayat bize verilen sınırlı bir zamandır
> Aslında bizim için çetin bir imtihandır
> Hayat mezardan sonrasını görmektir
> O günler için BONUS biriktirmektir

Alıntı

19 Şubat 2011 Cumartesi

16 Şubat 2011 Çarşamba

Sevgi Şifadır. Sevgi Güçtür.

Sevgi Şifadır. Sevgi Güçtür.
Sevgi değişimin sihridir.
"Sevgi Evrensel akıştır.
“ İnsan, RABB’ımızın sırrının sırrıdır.
İnsan İlahi Güzelliğin aynasıdır.

HZ MEVLANA

13 Şubat 2011 Pazar

Huzur İstiyorsan Saymayı Bırak


Huzur İstiyorsan Vazgeçeceksin...
Saymayı Bırak...!

"Nereden başlayabiliriz?” diye sordu. Ne için?
“Huzura doğru ilerlemek için” dedi.
Haydaa! Nereden çıktı bu şimdi?
“Kaçmak yok! Öyle insana dair haller üzerine yazıp dur… Sonra karşılıklı konuşmaya gelince başından savuştur olmaz” dedi gayet net bir tavırla.
Kaç yıllık arkadaşım nihayetinde…
Köşeye sıkıştım, kala kaldım.
Yüzüne baktım.
Belki spiritüel bir açıklama veya iç açıcı bir derviş sözü söylememi bekliyordu.
Belki beni kendimle hesaplaşmaya itmek istiyordu.
Belki Ege yollarına düştüğüm zaman yaşadığım ruh dinginliğini kastediyordu.
40′lı yaşların başındaki arkadaşıma bunları sormadım.
Birdenbire “saymayı bırak” dedim.
Hayatı listelemeyi, sayıları bırak!
Boşluk doldurmayı, bırak!

Çoğumuz hayata muhasebe defteri tutar gibi bakarız.
Bu yanda kazanç, öte yanda zarar…
Burada yükümlülükler, şurada özgürlükler…
Ve para sayar gibi her şeyi sayarız!
“Şu kadar sevincimiz var, kazançtayım!
Hayır, hayır! Bak acılar, kederler, üzüntüler daha çok, yani hep zarardayım!”
Uzayıp gider listeler…
“Beni sevenler şu tarafa, nefret edenler bu tarafa!”
“Hayal kırıklıklarım şu tarafa, gerçekleşmiş hayaller bu tarafa!”
Ama saydıkça, azalır hayat!
Çünkü bu öyle bir bakıştır ki…
Dur durak bilmez!
Boşluktan, belirsizlikten tiksinir!
O zaman da ne iç barış kalır insanda ne de dış barış!
Popüler kültür günümüz insanından sıkı bir mükemmeliyetçi gibi davranmasını istiyor ve takıntılı kişilik özelliklerini kışkırtıyor.
Oysa böyle kişilikler için değil huzur, tam tatmin bile yoktur.
Hep bir şeyler eksik kalır, son kertede hep zarardadır.
O, sürekli kaldırımdaki taşları sayan bir çocuk gibidir.
Ama çocuk bunu yaparken eğlenir, o ise hırs yapar, sayılara tutulur, sayılar tarafından tutuklanır!

Sıkı bir mükemmeliyetçi ve takıntılı kişiliği; tanınmış Avusturyalı besteci Anton Bruckner‘i hatırladım şimdi…
Çok meşhurdur; Bruckner bir gün Viyana’dan kalkan bir trene biner. Tren henüz dururken demiryolunun kenarındaki bir evin pencerelerini saymaya başlar.
Tren hareket etmeye başladığında doğru saydığından kuşkuya kapılır birden. İlk istasyonda inip bütün yolu yürüyerek geri döner ve evin pencerelerini baştan sayar, rahatlar.
Bruckner başarılı bir bestecidir ama anılarında da ortaya çıkar ki, huzurla hiç tanışamamıştır.
O halde…
Kabul etmemiz gerekir ki…
Huzur, güvenlik ve rahatlama değildir.
Huzur, feragatle gelir.
Bunun için bazen mutluluk arayışı ndan vazgeçmeniz gerekir; bazen başarıdan…
Sayarak, hesaplayarak, listeleyerek, biriktirerek huzurun bulunduğuna hiçbir geleneksel söylemde rastlanmamıştır.

Haşmet Babaoğlu