Translate

28 Mart 2011 Pazartesi

Beni Bana Uyumla

Adamın biri bakmış ki, çalışıyor çabalıyor ama hayatta hiç bir şey istediği gibi olmuyor. Ne istese ya tersi oluyor ya da hiç bir şey olmuyormuş. Sanki kendisinin değil de başkasının hayatını yaşıyor gibiymiş. En sonunda bir Hocaya gitmeye karar vermiş. Hocaya, “Hocam ne olursun bana yardım et, ben ne istesem olmuyor, bir uyumsuzluk var içimde, beni bana uyumla” demiş. Hoca da, “Yok sende bir uyumsuzluk, sen gayet uyumlusun” demiş. Adam sinirlenmiş, “Ya Hocam olur mu öyle şey, kilo vermek istiyorum veremiyorum, sağlıklı olmak istiyorum olamıyorum, para istiyorum bulamıyorum, insanlarla iyi geçinmek istiyorum beceremiyorum” demiş. Hoca da adama, “Dedim ya sen çok uyumlusun diye, kilo vermek için şişmanlığını, sağlık için hastalığını, para kazanmak için parasızlığını, iyi geçinmek için beceriksizliğini düşünüyorsun. Düşüncelerinle gayet uyumlusun, ne düşünürsen oluyor ama sen illa ki istediğin olsun istiyorsan o zaman bana değil bir yaşam koçuna gideceksin” demiş.

Adam bu fikri önce pek tutmamış, ama sonra kaybedecek bir şeyi olmadığını düşünmüş ve yaşam koçuna gitmeye karar vermiş. Yaşam koçuna gittiğinde ona da aynı şekilde durumunu anlatmış ve ardından sormuş “İstediğim gibi yaşamama yardım edebilir misin, isteklerimle uyumlu bir hayat yaşayabilir miyim?” demiş. Yaşam koçu adamın gözlerine bakmış, görmek istediği -yani adamın ihtiyacı olan- parıltıyı görememiş. Ama bunu ona söylememiş, çünkü her insan gibi onun da içinde ona yardım edecek bir hazinesinin olduğunu biliyormuş. Adamı hemen yaşam atölyesine almış. Beraberce çalışmaya başlamışlar. Bir zaman sonra, yaşam koçu adamın kendi içindeki hazinesine ulaşmasını sağlamış, sonra da beraberce adamın zihninde onun ihtiyacı olan yeni bir pencere açmışlar. Artık herkes adamın gözlerine baktığında hazinesinin ışığını görebiliyormuş. Adamın hayatı berraklaşmış, istekleri düşünceye, düşünceleri eyleme dönüşmüş. Kendi içinde uyumu yakalamış. Adam mutluluk ve heyecanla yaşam koçuna çok teşekkür etmiş, “Sayende başardım” demiş. Yaşam koçu, “Yalnızca sen başardın, ben sadece ihtiyacın olan kendi hazinene ulaşmana yardım ettim, biraz da hazinenin tozunu aldım” demiş.

Adam gitmiş mutlu mutlu kendi yoluna, darısı herkesin başına. Varsa hazinesi tozla kaplanmayan, yerini bilip de her gün kullanan, Ne Mutlu Onlara...

Arzu Bıyıklıoğlu



Yorumlar 0 Tıklanma: 159


2010.08.23 19:17:00

Hayallerinize Tutunun!


Eminim çocukluğumuzdan itibaren dönem-dönem hepimiz: “Bu kadar hayalci olma!” veya “Hayal aleminde yaşamanın kimseye faydası olmaz!” gibi olumsuz telkinlere maruz kalıp, geleceğimizi önce zihnimizde canlandırarak, yaratıcılığımızla onu oluşturup-şekillendirmeye çalışırken çok kez sekteye uğratılmışızdır.

Hem aile hayatında, hem de eğitim sisteminde çocukluk döneminden itibaren katı kuralları aşan özgür düşünceyi ve istekleri kısıtlayan zihinsel kalıplar bilincimizde yer etmiştir. Halbuki hayal kurabilmek, bir şeyleri çok istemek ve ümitle çabalamak insan olmanın en önemli özelliklerinden birisidir. Buna rağmen, sanki hayal kurmak daima ulaşılması mümkün olmayan, gerçek dışı bir olgu olarak gösterilmektedir. Ne yazık ki bu da bizi içinde bulunduğumuz şartların ümitsizlik kıskacına mahkum etmekten ileri götürmez. Oysa aynı koşullarda yaşayan insanların algıladıkları birbirinden farklı bireysel gerçekleri olabilir. Çünkü “gerçek” denilen olgu hem bir hayat görüşü, hem de bireyin kendisini, çevresini, dünyayı ve dünya üzerindeki yerini algılayış biçimidir. Bu algılayış biçimi, yani bireyin gerçeği, bireysel ve toplumsal tecrübelerle sürekli gelişip-olgunlaşan ve zamanla değişebilen bir özelliğe sahiptir. İşte çocukların da (tıpkı yetişkinlerde olduğu gibi) mizaç yapılarına göre, izledikleri özgür düşünceler ve duygularla farklı algıları, görüşleri ve bunları dışavurumları olabilir. Yalnız çocukların hayal dünyası yetişkinlere göre çok daha zengindir; elbet ki onlara hayallerine ket vurmaları telkin edilmiyorsa.

Dünyanın her yerinde, başarıyı ve mutluluğu yakalayanların daima hayallerini izleyip yaratıcı güçleriyle onlara nail olanlar olduğunu görüyoruz. Bu kişiler genellikle hayallerini gerçekleştirmek için sabırla azmeden, hayallerini hayatlarının hedefine yerleştiren ve bu hedef doğrultusunda azimle çabalayan ümit dolu, ender rastlanan insanlardır.

Bunun aksine büyük çoğunluk da ümitsizlik içinde hayat şartlarından ve yapamadıklarından şikayetcidir. Bu kişiler gelecekleriyle ilgili olumlu hayaller kurmak ve iyi temennilerle isteklerde bulunmaktansa devamlı olarak sızlanmayı yeğlerler. Gerçekten de böyle hissedip düşündükleri için, vakti zamanı geldiğinde olmadık engellerle karşılaşırlar çünkü, farkında olmadan bu engelleri çok önceden kendileri koymuştur. Yani görünen o ki, pek çok insan kısır algıları ve dar hayalleri nedeniyle kendi-kendilerini hapsettikleri minicik bir dünyanın içinde sızlanıp-yuvarlanıp gidiyor. Halbuki dünya zaten yuvarlanıp-dönüyor, bizim de onun üzerinde yuvarlanıp dönmemiz gerekmiyor ki. Biz, olumlu hayallerimizle yarattığımız, ufukta şekillenip-beliren hedefimize doğru yürümeliyiz.

Yalnız bakmakla da kalmamalıyız. Baktığımızı görmek için, tüm kalbimizle, zihnimizle ve ruhumuzla evrene yönelip kendimizi onun içinde yeniden keşfetmek istemeliyiz. Evrenin uçsuz bucaksız kucağında neler-neler yapabileceğimizi hayal etmeliyiz. Her yaşta ve her koşulda herkesin bir konuda gerçekleşmesini istediği bir hayali mutlaka olmuştur. İşte burada gereken tek şey zihinlerde canlanan bu hayale inanmak ve onu yaratıcıkla geliştirip eyleme geçmektir. Zaman içinde hayal kurmanın coşkusunu ve heyecanını unutmuş olabiliriz. Bu duyguyu tekrar hatırlamak için kaliteli çocuk filmlerinden yararlanarak, kendimizi tıpkı bir kahraman gibi algılayıp-görebiliriz. Kısıtlayıcı düşünce kalıplarından sıyrılıp çocukluğumuzda olduğu gibi, sınırsız bir hayal dünyasının kapısını açabiliriz. Yeri gelmişken yaşadığım bir olayı burada paylaşmak istiyorum: Yaklaşık altı ay kadar önceydi, üç yaşındaki kızım Yağmur eldivenlerini giymiş, atkısını takmış, sırt çantasını almış sokak kapısını açmaya çalışıyordu. Birden bana dönerek: “ Anne ben hayalimin peşinden gidiyorum.” Dedi. Bir an için çok şaşırdım ama hemen toparlanıp artık ona bir hayali izlemenin ne olduğunu ve onu nasıl gerçekleşebileceğini anlatma zamanının geldiğini anladım. Kısaca onun sokak kapısını açmasına yardımcı oldum. Kapıyı açıp çıktığında etrafına gülücükler dağıtıyordu.

Evet! Çocuklarımız hayal kurmayı biliyorlar, tıpkı bizim de çocukken bildiğimiz gibi. Onların bu harikulade yeteneği bizimkiler gibi körelmesin, buna sebep olmayalım. Gelin onların hayal kurmalarını ve yaratıcılığını destekleyelim ve hayallerine nasıl ulaşabilecekleri konusuyla ilgilenip başarılarına rehberlik edelim.

Buradaki en önemli nokta çocuklara örnek olabilmektir. Çocuklar hayalleri olan ve yaratıcıklarıyla hayallerini gerçekleştiren ebeveynlerinden güç alırlar. Sürekli istediklerini nasıl ve neden yapamadıklarından yakınan ebeveynlerine ya acırlar ya da onlara üzülüp kısır döngü içindeki çaresizliği öğrenirler. Ana-babaları çocuklarına ayna tutarlar, çünkü her çocuk önce ebeveynini model alır. Sizde çocuklarınız hayallerini ve yaratıcılığını gerçekleştirsinler, mutlu ve başarılı olsunlar istiyorsanız, onları yüreklendirirken canlı bir örneğini de vermelisiniz. Çocuklarınızın da şahit olduğu bir hayalinizi gerçekleştirin. Haydi! Bugün herhangi bir konu seçin. Şimdi zihninizde bunun hayalini kurmaya başlayın ve yaratıcılığınızla bu hayale sımsıkı tutunun. Onu zihninizde geliştirip hayatınızı yeniden anlamlandırın. Hem kendiniz, hem de çocuklarınız için hayatınızdaki yeni gelişmelere engel olan tüm sınırları kaldırın.

Başarılar diliyorum. Sevgiyle kalın.

Arzu Bıyıklıoğlu



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder