Translate

18 Ekim 2025 Cumartesi

Birisi hiç aksatmadan sürekli olarak bir arkadaş grubunun toplantılarına katılırdı; ansızın kimseye haber vermeden toplantılara katılmaz oldu. Bir kaç hafta sonra gruptan bir arkadaşı bir gece onu ziyarete gitti 

ve arkadaşını tek başına  yanmakta olan parlak ateşli şöminenin karşısında buldu. 

O kişi arkadaşını kabul etti, huzurlu ve sessiz bir atmosfer ortama hakimdi. Her ikisi de şöminede kırılmış, yanmakta olan odunların etrafında adeta dans eden alevleri seyrediyorlardı. Birkaç dakika sonra misafir, şömine içinde yanmakta olan  odunları inceleyerek, en güzel parlak ışığı saçan odunu seçti, maşa ile onu şöminenin kenarına koydu ve yerine oturdu. 


Ev sahibi olan biteni izliyordu, arkadaşının hareketlerinin etkisinde kalmıştı. Az sonra yanmakta olan o güzel alevli kısım odundan ayrıldı, bir an için parladı ve çabucak tamamen söndü. Kısa bir süre önce ısı ve ışık saçan nesne siyah ve ölü bir ağaç parçasına dönmüştü. Misafirin gelişinden itibaren aralarında çok 

az bir konuşma geçmişti. Gitmeye hazırlanmadan önce misafir  o faydasız ağaç parçasını maşa yardımı ile yanmakta olan ateşin ortasına koydu. Sönmüş odun parçası hemen canlandı ve etrafındaki kor ateşlerin yardımı ile tutuşarak yandı.

Misafir gitmek için ayağa kalktı. 


Ev sahibi, “ziyaretinizden ve bana verdiğiniz güzel dersten dolayı minnettarım, yakında grubumuza döneceğim”  dedi.

Neden bir grup hayatımızda önemlidir?

Çok basit, gruba her yeni katılan üye, hikayedeki gibi diğerlerinden ısı ve ateş alır, grubun üyeleri ateşin bir bölümünü oluştururlar. Ayrıca hatırlamalıyız ki, biz birbirimizin alevini yakmakla sorumluyuz. Birliği, öncelikle kendi aramızda sağlamalıyız ki ateş gerçekten kuvvetli, etkili ve sürekli olsun.

Ateşi ateş içinde saklayın. Aykırı düşünceler ve yanlış anlaşmalar bazen bizi üzebilir; bu önemli değil, önemli olan bizim  buradaki birbirimize 

olan bağlılığımız ve aramızdaki karşılıklı sevgimizdir. Biz buradayız, birbirimize mesaj gönderelim, öğrenelim, fikir alışverişi yapalım, birbirimizin sevinç ve üzüntülerine ortak olalım ve bilelim ki yalnız değiliz. Biz ancak birlikte, yan yana olursak birbirimizi tamamlarız, tıpkı bir zincirin halkaları gibi.

Farsça bir alıntının çevrisidir.

Çeviren : Humayun Yüksel

🦋🦋🦋

Sözün Taşı...



İnsanın ağzından çıkan her kelime, görünmez bir taş gibidir.

Kimi taş kalpleri kırar, kimi taş temele oturur, kimi taş ise sessizce bir gönül bahçesine düşer, orada bir çiçeğe dönüşür.


Söz, sıradan bir ses değil; niyetin titreşime bürünmüş hâlidir.

Kalpten doğar, zihinde şekil bulur, dilden dünyaya düşer.

Bu yüzden dervişler sözü az, suskunluğu derin taşırlar.

Çünkü bilirler ki; bir söz, bazen bin duadan güçlü, bazen bir kırık kalpten ağır olabilir.


Bir kelimeyle insanın yüreğini diriltebiliriz; bir kelimeyle yılların emeğini yıkabiliriz.

Ne söylediğimiz kadar, hangi hâlden söylediğimiz de önemlidir.

Zira taşın ağırlığı büyüklüğünden değil, atanın niyetinden gelir.


Dervişler derki;Sözün taşı, ağızdan çıkmadan önce kalpte tartılmalı.

Eğer kalp berraksa, söz ışık olur; bulanıksa, karanlık yayar.

Kimi zaman susmak da bir sözdür — sadece harfsiz, ama en doğru zamanda söylenen.


İnsanın olgunluğu, bilgeliği ya da maneviyatı; süslediği cümlelerde değil, taşıdığı niyettedir.

Kalbi temiz olanın sözü şifadır.

Niyeti bulanık olanın sözü gürültüye dönüşür.


Söz, yürekten çıkarsa gönüllere ulaşır.

Ağızdan çıkarsa yalnızca yankılanır.

Bu yüzden her kelimemiz, bir taş gibi tartılmalı;

her suskunluğumuz, bir dua gibi korunmalı.


Ve unutma;

taş değil niyet atar,

kelime değil kalp konuşur.🦋🦋🦋


NIYET ET,YOLA ÇIK, YOL AÇIK...


 Kaç kez bir işe başlamadan önce “ya olmazsa, ya yol kapanırsa” diye düşündük? 

Oysa hakikat şudur: Yol, yürüyene açılır.

Bir adım atmadan hiçbir kapı görünmez.

Bir niyet koymadan hiçbir fırsat gelmez.

Bir güven duymadan hiçbir güzellik filizlenmez.

Hayat, cesaretle atılan adımların ardından şekillenir. 

Çünkü Rabbimiz, niyet eden ve gayret gösteren kuluna yolunu gösterir.

Bugün kendimize hatırlatalım:

💫 “Ben adım attıkça yollar kolaylıkla açılıyor . Ben güven duydukça kapılar bana kolaylıkla görünüyor.”

Şükürler olsun 🤲

ÇEKİM YASASI:



Kalbin Frekansında Yaratılan Gerçeklik.



“Yaradan, kalbinle attığın niyeti işitir.”


Hayatta hiçbir şey “kendiliğinden” olmaz.

Her dua, her niyet, her düşünce Yaradan’a bir çağrı gibidir.

O çağrıya karşılık gelen enerji, görünmez bir düzen içinde bize döner.

İşte “Çekim Yasası” dediğimiz şey, aslında ilahi düzenin işleyişidir.

biz neyle titreşirsek, Yaradan o niyetimize uygun kapılar açar.


💫 

🌠 

1. Kalbin Aynası: Ne Veriyorsan, O Sana Dönüyor.

Yaradan, kainatı yansıma kanunuyla yaratmıştır.

Bir aynaya baktığında gördüğün yüz neyse, hayatında gördüğün olaylar da iç âleminin yansımalarıdır.

Kalbinde şüphe varsa, hayatın da kararsız olur.

Kalbinde şükür varsa, hayatın bollukla dolup taşar.


“Rabbin sana nimetini tamamlamak ister; yeter ki sen kalbini arındır.”


🕊️ Örnek:

Her sabah “bugün zor olacak” diye başlayan bir gün, o niyetin gölgesinde geçer.

Ama “bugün kolaylıkla akmayı seçiyorum, çünkü Yaradan bana destek oluyor” dersen,

o frekans ilahi bir kolaylık kapısını aralar.


🌠 

2. Düşünce Değil, Kalp Frekansı Yaratır


Yaradan insanı sadece akıl değil, kalp ile donatmıştır.

Zihin “ister”, ama kalp “iman eder.”

Ve ilahi sistem, iman eden kalbin niyetine yanıt verir.


Bir şeyi sadece düşünmek yetmez;

onu zaten olmuş gibi hissettiğinde, Yaradan’a güvenle teslim olduğunda o enerji yaşamına çekilir.


“Kul bana bir adım yaklaşırsa, ben ona on adım yaklaşırım.” (Hadis-i Kudsi)


🌷 Örnek:

“Şifalanmak istiyorum” dediğinde hâlâ eksiklik frekansındasın.

Ama “Rabbim, şifamı zaten lütfettin; ben onu almaya açığım” dediğinde,

kalbin teslim olur — işte o anda çekim yasası devreye girer.


🔮 

3. Niyet, İlahi Yaratımın Başlangıcıdır.



Niyet, enerjinin yönünü belirler.

Yaradan, kararsız titreşimleri değil; samimi, temiz niyetleri duyar.


🪶 Örnek:

Bir konuda dua ettiğinde içinden “ya olmazsa” geçiyorsa, o dua yarım titreşir.

Ama “olacak olan, en yüksek hayrıma hizmet etsin” dersen,

kendini ilahi plana teslim etmiş olursun  ve bu teslimiyet, en güçlü çekim alanıdır.



🌺 

4. Frekansını Yükseltmenin En Kutsal Yolu: Şükür


Şükür, Yaradan’a en saf teşekkür enerjisidir.

Şükreden kalp, bolluk ve huzurla rezonansa girer.

Çünkü Yaradan buyurur:


“Şükrederseniz, elbette size artırırım.” (İbrahim 14:7)


Şükür sadece “sahip olduklarına” değil,

sana öğreten zorluklara da yöneldiğinde, ruhun titreşimi yükselir.


🕊️ Gün sonunda şöyle bir dua yeterlidir:


“Rabbim, bugün farkında olduklarıma da, olmadıklarıma da şükürler olsun.”

🌷 

5. Teslimiyet: Çekim Yasasının Sırrı...

Gerçek çekim, istemekten değil, teslim olmaktan doğar.

Çünkü teslimiyet, Yaradan’ın ilahi düzenine güvenmektir.

Zihnin değil, kalbin enerjisi evrenin kapılarını açar.


“O, her şeyi dilediği gibi takdir eder.”


Bu bilinci taşıdığında artık “neden olmuyor?” demezsin;

“henüz zamanı değil” dersin.

Ve işte o sabır hâli, mucizelerin kök saldığı yerdir.


💖 

Sonuç: Kalbin Frekansında Yaradan’la Uyumlanmak.



Çekim yasası sadece bir “enerji kuralı” değil,

Yaradan’ın yarattığı ilahi rezonans düzenidir.

Biz dualarımızla, niyetlerimizle o düzene dokunuruz.

Kalbimiz temiz, niyetimiz berrak olduğunda;

görünmeyen âlemde her şey yerli yerine yerleşir.


“Sen niyetini güzelleştir, Yaradan dilediğini sana yollar.”


🌿 

Kalpten Niyet Duası


“Ya Rab, kalbimi sevginin ve teslimiyetin frekansına hizala.

Beni, korkularımdan değil inancımdan yarat.

Gözümle göremediğim her ilahi düzen için şükürler olsun.

Bana geleni sevgiyle kabul etmeyi, gidenin hayrını bilmeyi nasip et.

Senin ilminle, senin dengenle, senin zamanında…

 Âmin.”


🌠 

Günün Farkındalık Cümlesi


“Ben istediklerimle değil, Yaradan’a güvenimle yaratırım.

Kalbim hangi frekansta ise, hayatım da orada filizlenir.”


8 Ocak 2022 Cumartesi

Yunus Peygamberin Duası ...

Kur'an-ı Kerimde anlatılan kıssasına göre deryanın ortasında gemiden aşağı atılmış ve büyük bir balık tarafından yutulmuştur. İçinde bulunduğu durumdan kurtulması neredeyse imkansız iken Allah'a şu duayı etmiştir: Lâ ilâhe illâ ente subhâneke innî kuntu minez zâlimîn. Duanın Türkçe meali, "Seni her türlü noksanlıktan tenzih ederim. Şüphesiz ben kendine zulmedenlerden oldum." şeklindedir. Enbiyâ Suresi 87

Hz. Yunus'un Duası Kabul Olmuştur.

 Yunus Peygamber'in pişmanlık ve ümit ile ettiği duası Allah-u Teala'nın hoşuna gitmiş ve kabul buyurmuştur. Koskoca denizin ortasında balığın karnında karanlıklar içinde bulunan Peygamber karaya ulaştırılmıştır.

 Yunus Peygamberin Duasının Faziletleri Nelerdir?

Bu dua çok etkili bir duadır. Maddi ve manevi her türlü istek için okunabilir. Gönülden edildiği takdirde kabul olunmama ihtimali yok gibidir. Duanın tesiri çok defalar tecrübe edilmiştir. Duada yapılan günahlar için tövbe, pişmanlık, Allah'ı tesbih, birliğine ve ululuğuna iman ve teslimiyet birlikte bulunur. Etkili bir dua oluşunun sebebi de bunlar olabilir.


Doğrusunu Rabb' im bilir.Dua bizden kabulu Allah' tan ola.


Dip not.Şahsen benim icin çok özel dualar dan birisidir.

31 Mayıs 2021 Pazartesi

Dağınık olmanın avantajları...

 

Dağınıklık çoğu zaman kişinin kendisini ya da çevresini rahatsız eder diye düşünsek de, aslında araştırmalar dağınıklığın bazı avantajları olduğunu da söylüyor:


1- Yaratıcılık artar

Araştırmalara göre, kişinin derli toplu bir yerde çalışması onun toplumun beklentilerinden etkilenmiş bir ruh halinde olmasına sebep olabileceğinden, yaratıcılığı kısıtlayabiliyor. Aksine, dağınık ve kendine özgü bir ortamda çalışmak, toplumsal normlardan bağımsız bir ortam hissi yarattığı için yaratıcılığı körüklüyor.


2- Yeni şeyler deneme heyecanı artar

Albert Einstein, masasının epey karman çorman olmasıyla da tanınırdı. Ona sorulduğunda, “dağınık bir masa dağınık bir zihnin işaretiyse, o zaman boş bir masa neyin işareti olabilir?” diye cevap vermiş ve dağınık masasını savunmuştu. Araştırmalar da bunu doğruluyor. Zihnin dolu olması, ortalığın da biraz dağılmasına sebep olabilir ancak yeni şeyler deneme, cüret etme heyecanına da sebep oluyor.


Dağınık olmanın dezavantajları

1- Cömertliğiniz azalır

İlginçtir ki, bir araştırmada dağınık bir ortamda olan kişilerin bağış yapma isteğinin azaldığı sonucuna varıldı. Dağınıklık, bir şekilde kişide daha tutumlu olma hali yaratıyor.


2- Kurallar daha fazla rahatsız eder

Kendi dağınık-düzenine alışan kişiler, farklı düzen kurallarına uyulması gereken yerlerde daha fazla sıkılıp bunalabilirler. Örneğin ergenlik çağında odası daha dağınık olan gençler, okulda daha fazla sıkılan ve rahatsız olanlardır. Veya eviniz çok dağınıksa ve buna alıştıysanız, işyerinizdeki düzen zorunluluğu sizi herkesten çok rahatsız edebilir.

3- Sağlıksız tercihler

Aynı araştırmada, dağınık bir ortama alışkın kişilerin sağlığa faydalı seçimler yapma iradesinin de azaldığı ortaya çıkarıldı. Yani dağınıklığa alışırsanız, abur cubur ve hareketsiz yaşama da alışmanız fazla uzun sürmeyebilir.

ALINTI