Translate

26 Kasım 2025 Çarşamba

Doğru Nefes Almak...

 Neden Nefes Koçu Ne Yapar?

Birçoğumuz “Zaten nefes alıyoruz, neden nefes koçuna ihtiyaç duyayım ki?” diye düşünür.

Ama gerçek şu ki; nefes almakla nefes almayı bilmek arasında derin bir fark vardır.

Doğduğumuz anda kusursuz bir nefese sahibiz  diyafram nefesi.

Oysa iki yaşından itibaren, hayatın karmaşasıyla birlikte bu doğal ritmimizi kaybetmeye başlıyoruz. Hayata gözlerimizi açtığımızda safız. 0–6 yaş arasında ise aileden gelen kısıtlamalar, korkular, cezalar, tartışmalar ve “ayıp” kültürüyle tanışırız.Bu süreçte nefesimiz yavaşça yükselir, göğse taşınır. Okul yıllarında başlayan rekabet, kaygı, endişe ve “başarma baskısı” derken, diyafram nefesini unuturuz. Ergenlik dönemine geldiğimizde artık yalnızca üst solunumla yaşıyoruz. Farkında olmadan yaşam enerjimiz azalır.Endişeli, huzursuz, sabırsız biri haline geliriz. Bağışıklığımız zayıflar, odaklanma gücümüz düşer, depresif ruh hallerine kapılırız. Çünkü artık bedenimize yeterince yaşam enerjisi (oksijen) girmiyordur.

Nefesin Dönüştürücü Gücü

Diyafram nefesini kaybetmek, sadece fiziksel bir durum değildir.

ruhsal ve zihinsel bir kopuştur.

Doğru nefesle birlikte:

Zihin sakinleşir  

Kalp frekansı dengelenir 

Hücreler canlanır 

Yaşam enerjisi yükselir 

Ve insan kendini yeniden hayata bağlı hisseder.

Nefes, yalnızca hava değil, Allah ile olan bağımızın da kapısıdır.

Nefes Koçu Olmak: Bir Meslekten Fazlası

Bir nefes koçu, sadece doğru nefesi öğretmez; aynı zamanda insanların kendilerini yeniden hatırlamalarına vesile olur.Seyri Ebabil'in “Ruh–Beden–Zihin Bütünlüğü” programı,modern koçluk teknikleriyle tasavvufi bilinci birleştirir.

14 modülden oluşan Uluslararası Sertifikalı Nefes Koçluğu Programı, katılımcılara hem kişisel dönüşüm hem de profesyonel danışmanlık becerisi kazandırır. Bu programı tamamladığında sadece nefes almayı değil,nefesle yaşamayı öğreneceksin.Ve başkalarının da dönüşüm yolculuğuna vesile olacaksın. 

Son Söz: Nefes Hayattır

Unutma…Nefes almak yaşamak değildir.Doğru nefes almak, gerçekten yaşamaktır.

Eğer bedenini, zihnini ve ruhunu dengeye getirmek;insanlara şifa, denge ve farkındalık alanı açmak istiyorsan,bu yolculuk tamda  senin için.

4 Kasım 2025 Salı

 Teslimiyet Yasası –

 Yaradan’a Güvenmenin Sessiz Kudretiİ

İnsan çoğu zaman hayatı kontrol etmeye çalışır.

Planlar yapar, beklentiler kurar, sonuçları zorlar.

Ama her şeyi planlamaya çalışırken, aslında en önemli şeyi unutur: Teslimiyet.

Teslimiyet, hiçbir şey yapmamak değil; elinden geleni yapıp, sonucunu Yaradan’a bırakmaktır.

Bu yasa, kalbin “Ben biliyorum” diyen zihne karşı fısıldadığı derin bir teslim olma halidir.


Teslimiyet, kayıtsızlık değil; güvendir.

Çünkü insan, kontrolü bırakmadıkça Yaradan’ın kudretini deneyimleyemez.

Oysa evrendeki her şey ilahi bir düzenle işler.

Bir yaprağın düşüşü bile kaderin ritmindedir.

Biz sadece o ritme güvenmeyi öğreniriz.

Zamanla anlarız ki, hiçbir şey “bizim istediğimiz gibi” değil, bizim hayrımıza olacak şekilde gelişmektedir.


İnsan yaşam yolunda bazen kaybolduğunu sanır.

Dua eder, bekler, bazen kırılır.

Ama her kırılma, teslimiyete davettir.

Çünkü teslimiyet, “neden”i bırakıp “ne öğretiyor”a yönelmekle başlar.

Her yaşanan, bizi Yaradan’a biraz daha yaklaştırır.

Zorluklar, kalbi arındırır; belirsizlikler, güveni öğretir.

Yaradan, her kulunu kendi teslimiyet yoluyla büyütür.


Teslimiyet Yasası, insanın “olması gerekeni” kabul edebilme gücüdür.

Hayat bazen planlarımızı yıkar, ama o yıkılışta yeni bir düzen inşa eder.

Biz “kaybettim” sandığımızda, aslında bir yükten kurtulmuş oluruz.

Teslim olan kalp, artık mücadele etmez; akışa katılır.

Ve o anda mucizeler sessizce belirmeye başlar.


Kur’an’da “Allah’a tevekkül et

Allah, kendisine güvenenleri sever.” buyrulur.

Tevekkül, teslimiyetin kalbidir.

Tevekkül eden insan, dış koşullardan değil, Yaradan’ın rahmetinden güç alır.

Her şeyin ilahi bir sebebi olduğuna inanır.

Bu inanç, kalbi yumuşatır; korkuyu sevgiye dönüştürür.


Teslimiyetin en derin hali, “Biliyorum ki her şey benim hayrıma” diyebilmektir.

O zaman insanın içindeki direnç çözülür.

Korkular, şüpheler, belirsizlikler birer öğretmene dönüşür.

Ve kalp, sessiz bir huzura kavuşur.

Artık bir şeyleri oldurmaya değil, olanı anlamaya odaklanır.

İşte o an, insan Yaradan’ın iradesiyle bir olur.


Teslimiyet, gücün kaybı değil; gerçek gücün farkına varılmasıdır.

Çünkü insan kendi sınırlı gücünü bıraktığında, Yaradan’ın sonsuz kudretiyle birleşir.

Her şeyin bir nedeni, bir vakti ve bir hikmeti olduğunu bilmek,

hayatı bir savaş değil, bir dua haline getirir.


Sonunda insan şunu anlar:

Teslimiyet, vazgeçmek değil, güvenmektir.

Korkunun yerine tevekkül, kaygının yerine huzur gelir.

Ve kalp, Yaradan’ın planının her zaman mükemmel olduğuna inanarak dinlenir.


Kalpten Dua

Ya Rab, kalbimi senin ölçüne bırakıyorum.

Anlamadığım anlarda bile, senin benim için en hayırlısını hazırladığına inanmayı öğret bana.

Kontrol etme çabamı al, yerine güven koy.

Korkularımı teslimiyete, endişemi huzura dönüştür.

Benim planım değil, Senin hikmetin olsun.

Ve ben o hikmette huzur bulayım. Âmin.”

Farkındalık Cümlesi

“Teslimiyet, bırakmak değil; Yaradan’ın elinde tutulduğunu fark etmektir.”



Kalpten dua örnekleri...

  • İnşirah Suresi: Panik, endişe ve iç daralması anlarında okunması önerilir. "Şüphesiz her zorlukla birlikte bir kolaylık vardır" ayetiyle gönüllere ferahlık verir.
  • Esma-ül Hüsna: Kalp temizliği, günahlardan kurtulmak ve manevi rahatlık için "Ya Kuddüs" ismi gibi isimler zikredilebilir. Günde 170 veya 100 defa okunması gibi çeşitli uygulamalar mevcuttur.


25 Ekim 2025 Cumartesi

Birlik Yasası – Her Şey O’ndan ve O’nun İçindedir...


İnsan çoğu zaman kendini ayrı, yalnız ve kopuk hisseder. Oysa evrenin en temel ruhsal yasalarından biri Birlik Yasasıdır. Bu yasa, “Ayrılık bir yanılsamadır; gerçek olan yalnızca birliktir.” der. Varlık âleminde gördüğümüz her şey, tek bir kaynaktan doğar: Yaradan’ın kudretinden.


Birlik yasası bize şunu hatırlatır:

Hiçbir şey kendi başına, bağımsız şekilde var olamaz. Her nefes, her hücre, her düşünce ilahi bir sisteme bağlıdır. Bedenimiz toprağın elementleriyle, ruhumuz ilahi nefesle; kalbimiz sevgiyle beslenir. Bu yüzden insan ne zaman kendini yalnız hissetse, aslında hatırlaması gereken şey şudur: Yalnız değilim, Yaradan’ın ilminde yaşıyorum.


Ayrılık hissi, egonun bir oyunu ve dünyanın perdesidir. Ego, “Ben ve öteki” diye ayırarak varlığını sürdürür. Fakat ruh bilir ki; ben yok, biz bile yoktur. Asıl olan O’dur.

Bir İnsan’a uzattığımız el, aslında Yaradan’a uzatılmış bir niyettir. Bir gönülü incittiğimizde, aslında ilahi sisteme kendi içimizde bir yara açarız. Çünkü hepimiz aynı nurdan yaratıldık.


Kur’an’da “O’nun kudreti dışında hiçbir şey yoktur” buyurulur. Bu ayet, Birlik Yasasının sır kapısı gibidir. Yaradan’ın ilminden ve hükmünden bağımsız bir zerre bile yoktur.

Ağaçta sallanan bir yaprak, kalbimize düşen bir hüzün, karşımıza çıkan bir insan… Her şey ilahi planda yerini bulmuştur.


Birlik Yasası bize empatiyi ve merhameti öğretir. Çünkü karşımdaki insanın acısı biraz da benim acımdır. Onun mutluluğu, benim sevincimin yankısıdır. Bu yüzden yargılayan değil, anlamaya çalışan bir kalp, birlik bilincine yakındır.


Birliğin farkına vardığımızda, hayat yumuşar. Kırgınlıklar azalır, öfke diner. Çünkü biliriz ki her ruh kendi yolunda öğrenmektedir. Kimse kimsenin önünde ya da gerisinde değildir. Hepimiz aynı kaynağa dönüş yolcusuyuz.

Birlik yasası, teslimiyeti de beraberinde getirir. Teslim olan kalp, olayların ardındaki ilahi akışı görür ve “Bu da O’ndan, bu da hayırdandır.” diyebilir.


Bu yasa aynı zamanda dua hâlini güçlendirir. Çünkü Yaradan ile kul arasında mesafe yoktur. Kulun kalbi, O’na en yakın kapıdır. İnsan içinden bir nida yükselttiğinde, Yaradan onu duyar; çünkü o nida aslında O’nun nefesinden gelmiştir.


Birlik yasasını idrak eden kişi, hem kendi varlığını hem de tüm âlemi kutsal bir bütünlük içinde görür. Ve bu idrak, insanı kibirden uzaklaştırır, şükre davet eder. Çünkü şükür, birliğin dilidir.


Birlik bilinciyle yaşayan insan bilir:

Kıran aslında kendini kırar, onaran kendini onarır, seven kendini genişletir.


Kalpten Niyet Duası...

“Ya Rab, beni ayıran perdeleri kaldır.

Kalbime birlik bilinci, gönlüme merhamet yaz.

Yaratılanı senin hatrınla sevmeyi nasip et.

Her şeyin ilahi bir düzenle var olduğunu idrak etmeyi kolaylaştır.

Bana sana yakın olmanın huzurunu hissettir. Âmin.”

Farkındalık Cümlesi...

“Ben ayrı değilim; Yaradan’ın ilminde, sevgisinde, nefesinde birim.”


18 Ekim 2025 Cumartesi

Bugün hatırlayalım; her şeyin bir zamanı, her duygunun bir öğretisi vardır.

Bazen hızla ilerlemek yerine akışa bırakmak en bilge seçimdir.

Çünkü akışta kaldığında, hayat seni zaten olması gereken yere taşır 🍃


Kendine izin ver…

Biraz yavaşla, biraz derin nefes al.

Bugün olan her şeyin senin hayrına ilerlediğine güven 💫


Mini Çalışma:

🕊 Gözlerini kapat, ağzından derin bir nefes al.

İçinden 3 kez de ki:

“Teslim oluyorum, çünkü  Yaradan her daim benimle.”


Sevgiyle 🤲🥰🌸🌴🪴🦋


Birisi hiç aksatmadan sürekli olarak bir arkadaş grubunun toplantılarına katılırdı; ansızın kimseye haber vermeden toplantılara katılmaz oldu. Bir kaç hafta sonra gruptan bir arkadaşı bir gece onu ziyarete gitti 

ve arkadaşını tek başına  yanmakta olan parlak ateşli şöminenin karşısında buldu. 

O kişi arkadaşını kabul etti, huzurlu ve sessiz bir atmosfer ortama hakimdi. Her ikisi de şöminede kırılmış, yanmakta olan odunların etrafında adeta dans eden alevleri seyrediyorlardı. Birkaç dakika sonra misafir, şömine içinde yanmakta olan  odunları inceleyerek, en güzel parlak ışığı saçan odunu seçti, maşa ile onu şöminenin kenarına koydu ve yerine oturdu. 


Ev sahibi olan biteni izliyordu, arkadaşının hareketlerinin etkisinde kalmıştı. Az sonra yanmakta olan o güzel alevli kısım odundan ayrıldı, bir an için parladı ve çabucak tamamen söndü. Kısa bir süre önce ısı ve ışık saçan nesne siyah ve ölü bir ağaç parçasına dönmüştü. Misafirin gelişinden itibaren aralarında çok 

az bir konuşma geçmişti. Gitmeye hazırlanmadan önce misafir  o faydasız ağaç parçasını maşa yardımı ile yanmakta olan ateşin ortasına koydu. Sönmüş odun parçası hemen canlandı ve etrafındaki kor ateşlerin yardımı ile tutuşarak yandı.

Misafir gitmek için ayağa kalktı. 


Ev sahibi, “ziyaretinizden ve bana verdiğiniz güzel dersten dolayı minnettarım, yakında grubumuza döneceğim”  dedi.

Neden bir grup hayatımızda önemlidir?

Çok basit, gruba her yeni katılan üye, hikayedeki gibi diğerlerinden ısı ve ateş alır, grubun üyeleri ateşin bir bölümünü oluştururlar. Ayrıca hatırlamalıyız ki, biz birbirimizin alevini yakmakla sorumluyuz. Birliği, öncelikle kendi aramızda sağlamalıyız ki ateş gerçekten kuvvetli, etkili ve sürekli olsun.

Ateşi ateş içinde saklayın. Aykırı düşünceler ve yanlış anlaşmalar bazen bizi üzebilir; bu önemli değil, önemli olan bizim  buradaki birbirimize 

olan bağlılığımız ve aramızdaki karşılıklı sevgimizdir. Biz buradayız, birbirimize mesaj gönderelim, öğrenelim, fikir alışverişi yapalım, birbirimizin sevinç ve üzüntülerine ortak olalım ve bilelim ki yalnız değiliz. Biz ancak birlikte, yan yana olursak birbirimizi tamamlarız, tıpkı bir zincirin halkaları gibi.

Farsça bir alıntının çevrisidir.

Çeviren : Humayun Yüksel

🦋🦋🦋

Sözün Taşı...



İnsanın ağzından çıkan her kelime, görünmez bir taş gibidir.

Kimi taş kalpleri kırar, kimi taş temele oturur, kimi taş ise sessizce bir gönül bahçesine düşer, orada bir çiçeğe dönüşür.


Söz, sıradan bir ses değil; niyetin titreşime bürünmüş hâlidir.

Kalpten doğar, zihinde şekil bulur, dilden dünyaya düşer.

Bu yüzden dervişler sözü az, suskunluğu derin taşırlar.

Çünkü bilirler ki; bir söz, bazen bin duadan güçlü, bazen bir kırık kalpten ağır olabilir.


Bir kelimeyle insanın yüreğini diriltebiliriz; bir kelimeyle yılların emeğini yıkabiliriz.

Ne söylediğimiz kadar, hangi hâlden söylediğimiz de önemlidir.

Zira taşın ağırlığı büyüklüğünden değil, atanın niyetinden gelir.


Dervişler derki;Sözün taşı, ağızdan çıkmadan önce kalpte tartılmalı.

Eğer kalp berraksa, söz ışık olur; bulanıksa, karanlık yayar.

Kimi zaman susmak da bir sözdür — sadece harfsiz, ama en doğru zamanda söylenen.


İnsanın olgunluğu, bilgeliği ya da maneviyatı; süslediği cümlelerde değil, taşıdığı niyettedir.

Kalbi temiz olanın sözü şifadır.

Niyeti bulanık olanın sözü gürültüye dönüşür.


Söz, yürekten çıkarsa gönüllere ulaşır.

Ağızdan çıkarsa yalnızca yankılanır.

Bu yüzden her kelimemiz, bir taş gibi tartılmalı;

her suskunluğumuz, bir dua gibi korunmalı.


Ve unutma;

taş değil niyet atar,

kelime değil kalp konuşur.🦋🦋🦋


NIYET ET,YOLA ÇIK, YOL AÇIK...


 Kaç kez bir işe başlamadan önce “ya olmazsa, ya yol kapanırsa” diye düşündük? 

Oysa hakikat şudur: Yol, yürüyene açılır.

Bir adım atmadan hiçbir kapı görünmez.

Bir niyet koymadan hiçbir fırsat gelmez.

Bir güven duymadan hiçbir güzellik filizlenmez.

Hayat, cesaretle atılan adımların ardından şekillenir. 

Çünkü Rabbimiz, niyet eden ve gayret gösteren kuluna yolunu gösterir.

Bugün kendimize hatırlatalım:

💫 “Ben adım attıkça yollar kolaylıkla açılıyor . Ben güven duydukça kapılar bana kolaylıkla görünüyor.”

Şükürler olsun 🤲